3.Gün 19 Ekim 2022 HAKKARİ – ŞIRNAK
Sabah kahvaltıdan sonra Zap Vadisinden Şırnak yönüne devam ettik. Çataksuyu deresi kenarından sırasıyla Çimenli, Üzümcü ve Olgunlar köylerini geçip Uludere-Ayvalık yol ayrımındaki askeri karakolun önündeki Şine (Tarak) köprüsünde durduk. Bu yol ayrımında hemen karşınıza gelen kaya oluşumu çok etkileyici. Buranın adı Şine Dağı. Hikayeye göre Levanten kökenli Türk vatandaşı mimar Giulio Mongeri burayı görüp çok etkilenmiş ve 1929 yılında İş bankası Ankara Genel Müdürlük binasını yaparken burayı örnek almış. Bu yönde Kaval Şelalesi - Saklı Cennet denen bir yer varmış ancak biz o yöne devam etmediğimiz için görmedik. Yine sırasıyla Taşbaşı, Geçimli, Köprülü köylerini görüp Köprülü Köyü köprüsünden Çukurca yönüne devam ettik.
Narlı köyünden sonra Çukurca’ya geldik. Merkeze gelmeden tüm grup “Çukurca Seninle Güzel” panosu önünde, Kaymakamlığın kitap görünümlü bahçe duvarları önünde ve eski Çukurca sanırım ermeni evlerine bakan yamaçtaki başka bir “Çukurca Seninle Güzel” panosu önünde bol bol fotoğraf çektirdik. Çünkü burası Irak sınırına yürüme mesafesinde bir yer. Emir Şaban Cami yanındaki çay bahçesinde oturup çay içtik. İnsan buranın PKK’nın en büyük saldırılarını yaptığı yer olduğuna inanamıyor. Mesela 19 Ekim 2011'de PKK'nın, Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alarak gerçekleştirdiği saldırılarda gece yarısından sonra 200 PKK'lının ilçe merkezindeki polis ve jandarma binalarıyla güvenlik noktalarına ağır silahlarla ateş açmaları sonucunda Keklikkaya’da 21, ilçe merkezinde 3 olmak üzere 24 Türk askeri öldü, 18 asker ise yaralandı. Bu saldırılar 2016-2018 yıllarında da devam etti. Ancak şimdi halkında söylediği gibi huzur ve güvenlik var. Benim ilgimi üç şey çekti.
Belediyenin yol kenarlarına koyduğu güvenlik bariyerlerinin üzerinde yöresel kilim motifleri vardı ayrıca isimleri yazıyordu. Araştırınca Canbezar, Çılgül, Ertuşi, Gevdan, Gülgever, Gülhezar, Gülsarya, Halitbeyi, Herki, Hevçeker, Kesneker, Lüleper, Şamari, Şehvani, Şimkubik gibi ilginç isimlerde yöresel kilimler olduğunu öğrendim. https://hakkari.ktb.gov.tr/TR-159889/hakkari-kilimleri.html. İkincisi, Çukurca’nın arazisi engebeli olduğundan teras şeklinde çeltik tarımı yapılması idi. Tarım terası, yüksek eğimli alanların tarım yapmak amacıyla basamak biçiminde düzeltilerek ve duvarlarla desteklenerek düzenlenmesine deniyor. Bu da burada çok güzel bir görüntü veriyor. Üçüncüsü ise Starbucks Coffee’nin Çukurca kopyası People’s Coffee idi.
Tekrar aynı yönde geri dönerek tekrar Köprülü köprüsünden geçip Ormanlı, Çığlı köyünden sonra Karadere denen yerde mola verdik. Burada küçük bir çay var ancak kışın daha kuvvetli akıyormuş. Arkasındaki dağlar rehberin dediği gibi Arizona Büyük Kanyondaki oluşumlara benziyor.
Oradan sonra Süvari Kotra geçidi denen bölgeye geldik. Buradan Şırnak yönüne giden yollar zikzak yaparak dağdan iniyor ve hoş bir görüntü veriyor. Ancak arkadaki dağın tepesinden jandarma karakolundan alarm çalınca otobüse binip hemen yola devam ettik. Ortaköy köyünden başlayarak Yemişli köyüne kadar yaklaşık 25 Km. Irak sınırına sıfır noktada seyahat ettik. Yeşilöz deresinin aktığı Habur 2 Köprüsünden geçtik. Rehber hareket halinde iken eski sınır taşlarını göstermeye çalıştı ancak ben göremedim. Şu anki sınır yolun solundaki dağların öteki eteklerinde imiş. Türkiye Irak sınırı 1926 senesinde Ankara Antlaşması ile çizilmiş. Ortasu köyünde kuzeye dönüp Ortabağ köyü ve İnceler Barajını geçip İnceler Köyüne geldik. Burada Nefes Garden Restaurant’da öğle yemeğimizi yedik. Ben Adana Kebap yedim. Pide yiyenlerde oldu. Böyle bir yerde burası bize cennet gibi geldi. Sonra yine Bağlıca, Hilal, Şenoba, Balveren ve Geçitboyu köy ve beldelerini geçip sabahtan itibaren 193 Km yol gelip Şırnak’a ulaştık. Ancak şunu söylemem gerekir ki sınır boyunca ve iç kısımlarda Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma o kadar çok kale-kol kurmuşlar ki insan şaşırıp kalıyor.
Şırnak, Nuh'un gemisi kalıntılarının olduğu öne sürülen Cûdi Dağı’nın kuzeyinde 'Şehr-i Nûh' adıyla kurulmuş ve tarihsel olarak çok eski bir geçmişe sahip. Şehrin geçmişi Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığı 'Seyahatnâme' ve tarihî rivayetlere göre Nuh Tufanı öncesine dayanıyor. Şırnak il merkezi ile birlikte Cizre, İdil ve Silopi ilçelerinde 2015 yılının ikinci yarısından sonra özyönetim talepleri sonucu başlayan, güvenlik güçleri ile PKK, YDG-H ve YPS mensupları arasında devam eden çatışmalar nedeniyle birçok mahalleye hendekler kazılmış, bu gelişmelerin ardından ildeki birçok mahallede sokağa çıkma yasakları ilan edilmişti. Tüm olaylar bittiğinde ise geride yıkık bir şehir kalmıştı. O nedenle şehir yeniden inşa edilmiş. Bir nevi TOKİ kent olmuş. Tabii eski özgün halinden eser yok.
Otele gitmeden şehrin içinde bir mola verildi ve ben Şeri ve Tanju hemen keşfe çıktık. Ancak İl Emniyet Müdürlüğü ve Belediyeden başka bir yer göremedik. İlginç olan Belediye binasının gemiye benzemesi, ambleminde gemi olması ve Belediye yazısının ayrıca Kürtçe yazılması.”Saredariya Sırnex”. Gemi olayının “Nuhun Gemisi” olduğunu sorarak anladık. Belediye önünde “Şırnak-Burada Herkes Hayat Bulacak” yazısı, bir sütun üzerinde beyaz güvercin heykeli ve iki madenci heykeli vardı. Belediyeye yakın yol kavşağında da bir saat kulesi üzerinde Hoşgeldiniz yazısı vardı. Nihayet otelimiz Şehr-i Nuh Otel’e ulaştık. Herhalde bu bölgenin en lüks oteli sanırım. Lobide Hatıra fotoğrafı köşesi vardı, orada fotoğraf çektirdim. Hemen üstünde de Şırnak’ın eski fotoğrafları vardı. Üstümüzü değişip hemen yemeğe indik. Otelin aşçısı çok havalı, alevli ve havai fişekli bir sunumla yemeği ortaya getirdi. Altı yanan güveç içinde üstü hamur ile kapalı içinde ince kesilmiş et ve değişik sebze ve biber olan soslu bir yemek. Yemeğin ismi Heştan’mış. Araştırmalarımda bulamadığım için sanırım aşçı kendisi Şırnak’a yakın bir köy; Heştan yani Yoğutçularköyü’nden olduğu için bu ismi koymuş. Rivayete göre Nuh’un Gemisi Cudi dağının daveti ile bu dağa iner. Nuh peygamber cemaati ile birlikte 80 kişilik bir grup suların çekilmesi ile birlikte yeryüzünde ilk kez bu köyü inşa ederler. Seksen kişilik cemaat anlamındaki Heştan ismi ile anılmaya başlanır bu yerleşim alanı. Keyifli bir yemekti. Sonrasında Tanju ve Necati ağbi çay içip sohbet ederek günü bitirdik. Necati ağbi ile bu kadar büyük askeri yığınağın ve karakolun sadece PKK için kurulmuş olamayacağını bunun aslında olası bir sınır saldırısına karşı hazırlık olması gerektiğini konuştuk.
Comments