top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıÖMER SUHA TOPALAK

ŞIRNAK-SİİRT-BİTLİS-MUŞ DOĞU ANADOLU GEZİSİ-4

Güncelleme tarihi: 20 Kas 2023

ULUÇAY

ŞIRNAK,SİİRT,BİTLİS,MUŞ GEZİ ROTASI

4.Gün 20 Ekim 2022 ŞIRNAK-SİİRT-BİTLİS-MUŞ

Sabah güzel otelden ayrılıp Siirt yönüne hareket ettik. Yeniaslanbaşar beldesi, Meşindağı geçişi, çevredeki mağaraları görüp Eruh ilçesine vardık.

İlçede mola verdiğimizde belediye başkanı geziyordu. Bizlere çok ilgi gösterdiler. Artık buraların terör ile anılmamasını, çok güvenli olduğunu söylediler ve bize Siirt fıstığı ikram ettiler. Her ne kadar başkan böyle söylese de çarşının ortasında bir saat kulesi vardı ve üzerinde “Vatan bir bütündür, parçalanamaz” “Bu Saat Kulesi 15 Ağustos 1984 Tarihinde Teröristlerce Şehit Edilen J. Onb. Süleyman Aydın Anısına Yapılmıştır.” yazısı insanlara terörü hatırlatıyor. Başkan eskiden Gabar (Küpeli) dağları yönünden çok terörist geldiğini ancak şimdilerde kalmadığını söyledi. Tanju ile meydanı ve dükkanları dolaştık çay içtik.

Ortalıkta başıboş gezen eşekler vardı. Yine yola devam ettik Sağırsu, Akdoğmuş, Kayaboğaz köylerin geçip Uluçay’ vardık.

Uluçay üzerindeki Botan Köprüsünü geçip çayın kenarında durup fotoğraf çektik. Ancak asıl görülmesi gereken yer Botan Vadisi Milli Parkı- Rasıl Hacar denen yermiş. Fakat rehber bilmediğinden herhalde bizi oraya götürmedi. Oradan devam edince Siirt’e geldik.

Otobüs bizi çarşıda bıraktı bende Tanju, Şeri ve Zerrin ile hemen gezmeye çıktık. Cumhuriyet caddesinde fıstıkçıları, sabuncuları gezdik, meşhur bıttım sabununu gördük. Ben çarşıdan kaçak çay aldım. Oradan meşhur Siirt Büryanı yemeğe Örnek Büryan Salonuna gittik. Epey kalabalıktı ancak İstanbul’da da aynısı Fatih Kadın Pazar’ında var.

Oradan Siirt Ulucami’sini görmeye gittik. Girişindeki kitabeye göre 1129'da yaptırılan Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan ata yadigarı cami, 893 yıldır güzelliğini korumuş. Camiden ayrı dikdörtgen prizma kaide üzerine yuvarlak gövde mimarisi ile inşa edilen ve yukarıya doğru incelen minaresinin her dört yanında Kufi yazı türüyle Hazreti Muhammed ve dört halife Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali'nin isimlerinin nakşedilmesi dikkati çekiyor. Cami, dıştan kesme taş, içten ise etrafı Horasan harcı ile derz yapılan yığma taşlarla inşa edilmiş. Selçuklu sultanlarından Muğisiddin Mahmut'un emriyle inşa edildiği ve 1260'da Cizre Kadısı Selçuklu atabeylerinden El Mücahid İshak tarafından onarıldığı biliniyor. Aynı caddeden geri dönerken solda Hacı Abdülhakim Sancak Çarşı Camini dıştan gördük.

Tekrar otobüse binip Bitlis yönüne devam ettik. Aktaş köyü, Bitlis Çayı kenarı, pamuk tarlaları, Başur mesire yeri, İğdeli, Çaykara köylerinden sonra Ziyaret denen Hz. Veysel Karani Türbesi’nin olduğu beldeye vardık.

Veysel Karani (Üveys el-Karani) Yemenli bir müslüman ve mistik bir şahsiyet. Muhammed döneminde yaşamasına rağmen onu görememiştir. Meşhur hikaye de Medine'ye kadar gitmiş ancak zamanlamasından dolayı onu görememiş ve geri dönmesi gerekmiştir. Bunun üzerine Muhammed ona hırkasını hediye olarak göndermiştir. Sıffin Savaşı sırasında Ali tarafında savaştı. 657 yılında öldü. Naaşını almaya gelen 3 kabilenin taşıdığı tabutlarda da keramet göstererek göründüğü söylenir. Böylece bu üç ayrı kabilenin yerleşim yerleri olan Yemen ve Şam'da Baykan ilçesinin Ziyaret beldesinde de bir türbesi var. Bizde türbeyi ve camiyi ziyaret ettik çay içip tekrar yola çıktık. Baykan ilçesi, Narlıdere, tarihi Kasrık Köprüsü, yeni yapılan Diyarbakır Bitlis yolu viyadüklerini ve tünellerini, Karınca Köyünü, Deliktaşı’nı, Kireçtaşı köyünü geçip Bitlis’e vardık.

Ancak eski Bitlis’de hummalı bir inşaat çalışması vardı. Eski dereyi beton içine alıp çevredeki tüm binaları ve yolları tamire başlamışlar. Otobüs ile devam edemediğimizden yürüyerek Hoca Hasan Şirvani Türbe ve Zaviyesini (Şems-i Bitlisi’nin en yakın dostu, sırdaşıdır, 1788 tarihinde Bitlis’te vefat etmiştir. Bugün ki türbe Şerefhanlar Sülalesinden, Cevahir Hatun tarafından yaptırılmıştır. Taştan yapılan kubbenin altında başka mezarlarda bulunmaktadır. Bu zatın kabri üzerinde bir sanduka olup, kitabesi yoktur.),

Alemdar Köprüsünü, Alemdar Camiini ve altındaki Feyzullah El Ensari Türbesi’ni (Peygamber Efendimizi 7 ay evinde misafir eden Neccaroğullarından Ebu Eyyüb El Ensari (RA), İslam alemi için çok önemli şahsiyetlerden biri olup mezarı İstanbul Eyüp semtindedir. Bitlis’te türbesi bulunan Feyzullah El Ensari(RA) ise, Ebu Eyyüb El Ensari’nin (RA) küçük kardeşidir. Feyzullah El Ensari (RA), Hz. Ömer (RA) döneminde Anadolu’nun fethi için görevlendirilen İyazbin Ganem (RA) komutasındaki İslam ordusunun sancaktarıdır. İyaz bin Ganem (RA) komutasındaki İslam ordusu Halid bin Velid (RA) komutasındaki İslam ordusuna yardım için Diyarbakır’a gelir, fetihten sonra İslam ordusu doğuya doğru hareket ederek Silvan alınır ve daha sonra, Bitlis kuşatma altına alınır. Bitlis’in kuşatması sırasında Feyzullah El Ensari (RA), (641 yılında) yaralanır ve hastane olarak kullanılan binada şehit düşerek, bugünkü bulunduğu yere defnedilir.),

Memi Dede Türbesini, Hatibiye Medresesini, Sultaniye Camiini, Şeyh Garip Zaviyesini, Hazo Hanı, derenin karşısındaki Hatuniye Camiini,

Bitlis Kalesini, Şerefiye Camii minaresini, Han Hamamını, Meydan Camii minaresini, Zülküf Peygamber’in Makamını, Kalealtı Camii minaresini, Sultan Kureyşi Camii minaresini uzaktan ve yukarıdan gördüm. Yenileme çalışmaları nedeniyle eski şehrin içine girilecek gibi değildi, ileride bir kere daha nasip olursa daha detaylı gezilmesi gereken illerden biri Bitlis. Çünkü göremediğimiz çok fazla tarihi eser barındırıyor. Otobüse binip Muş yönüne devam ettiğimizde yeni Bitlis’in eski Bitlis’den çok daha büyük ve modern olduğunu gördük. Beşminare ilçesi ve Bitlis Eren Üniversitesinden sonra biz Tatvan değil Muş yönüne döndük. Güroymak, Hasköy ilçelerinden sonra Muş’a ulaştık. Önce otelimiz Mir Saray Oteline gidip eşyalarımızı bıraktık. Sonrada bütün grup Elit Restaurant isimli bir kebapçıya gittik. Herkese çorba salata ve üç lahmacun söylenmişti ancak lahmacunlar çok büyük ve fazla idi. Bizde fazlasını paket yaptırıp kapıda dilenen kadına verdik. Daha sonra rehber bizi Dengbej Gecesine götüreceğini söyledi. Dengbej nedir diye araştırınca karşımıza şunlar çıkıyor: Dengbêj, Kürt sözlü edebiyatında kilam yani Kurmanci ve Zazacaşiir ve stran yani şarkı söyleyen sanatçıların adı imiş. Dengbêj sözcüğünün kelime anlamı; deng ‘ses’, bêj ‘söyle’ demekmiş. Bu kelime, sözün ahenkle icra edilmesini sağlayan kişi anlamında kullanılmış. Dengbêjler genellikle köyden köye dolaşarak, hayatlarını söyledikleri destanlar, kılamlar, ilahiler ve hikayeler ile sürdürmekteymişler. Çoğu herhangi bir çalgı aleti kullanmadan, gırtlak gücüne dayanarak sanatlarını icra ederlermiş. Van, Kars, Erzurum, Ağrı ve Muş gibi illerin köylerinde hala sürdürülmekte imiş.

Otobüs bizi Mekan Cafe diye bir yere götürdü burada bir org birde saz çalan iki müzisyen vardı. Tabii anladığımız kadarı ile Dengbejle ilgisi olmayan arkadaşlardı. Popüler parçalar çalarak hepimizi eğlendirdiler, özellikle Nazife hanım herkesi oyuna kaldırdı, oynayan çok oldu. Sonra tekrar otobüsle otele dönerek istirahata geçtik.


4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page