top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıÖMER SUHA TOPALAK

İSVEÇ-MALMÖ İSKANDİNAVYA GEZİSİ-10 Öğleden Sonra

Güncelleme tarihi: 5 Kas 2023


Seyahatin 10. Günü: 10.07.2012 Pazar Öğleden Sonra İSVEÇ-MALMÖ

İsveç ve Danimarka arasındaki yolda Kattegat denizine Laholm körfezinde çok yaklaşılıyor ve denize paralel gidiliyor. Halmstad şehri üzerinden Malmö’ye vardık. Otobüsten Malmö merkez tren garını, Perstorp Holding binasını, Malmö Börshus Konferans Salonunu görüp otelimiz Park Inn By Radisson’a vardık. Geç olduğu için yemek yiyip hemen grupla dışarı çıktık. Burası ile ilgili ilginç bir anekdot, çok sayıda göç alan kentin, %27'sine yakını İsveç dışında doğmuş. Tahmini olarak nüfusunun %16'sı Müslümanmış.

Fiskehoddorna yani balık mezatı halini geçip Malmö Kalesine geldik. (İlk kale 1434 yılında Pomeranya Kralı Eric tarafından kurulmuş. 1530'larda Danimarka Kralı III. Christian tarafından yenisi yapılmış. Kale beş yıl (1568-1573) için İskoç Kraliçesi Mary'nin üçüncü kocası olan James Hepburn'ün hapis yattığı yermiş. Kale günümüzde aynı zamanda Malmö Sanat Müzesi ve Malmö Doğal Tarih Müzesi’ne de ev sahipliği yapıyor.)

Arkamızda otel yönünde uzakta İskandinavya'daki en yüksek binası, Moskova'daki 264 metre yüksekliğinde olan Zafer Sarayı'ndan sonra Avrupa'daki en yüksek ikinci binası olan Turning Torso gözüküyor. Dünya'nın ilk burgulu gökdeleni mimar Santiago Calatrava tarafından 2005'te yapılmış. Kule 54 katlı ve 190 metre yüksekliğinde.

Kalenin yakında High Court (Yüksek Mahkeme) isminde kapısı çok ihtişamlı bir konferans salonu var. Çok güzel ara sokaklar ve evlerin arasından geçerek Lilla Torg (Küçük Kare) meydanına ve eski pazar yerine geldik. Meydana bakan evlerden ikisi Hedmanska gården isminde ve buradaki eski çiftlik kompleksinin parçaları. Doğudaki yarı ahşap 1596'da inşa edilmiş, batıdaki ev ise 18. yüzyıldan kalma. Ortada bir tane eski tarz Rikstelefon (Telefon Kulübesi) var. Meydanda birçok cafe ve bar var.


Buradan Stortorget yani ana meydana geçtik. Ortada İsveç karlı Charles X Gustav’ın at üstünde heykeli var. Yapan Johan Börjeson (1835-1910) İsveçli bir heykeltıraş. (Charles X, diğer birçok atlı kral heykelinin aksine, sivil bir binici olarak tasvir ediliyor. Atın çok uzun yeleleri var, bu kraliyet ayrıcalığının bir işareti imiş.) Meydanın bir köşesinde ise çok ilginç bronz bir çeşme var. (16. ve 19. yüzyıllar arasında, 2 km uzaklıktaki Pildamm kaynaklarındaki tatlı su meşe kütüklerinden oyulmuş borularla buraya getirilip burada stoklanıyormuş. Bu süs çeşmesi bunu hatırlattığı gibi şehrin tarihini de anlatıyormuş. Bunlar neler: -Üç asker 1678'de Jörgen Krabbe'yi idam etmeye hazırlanıyor - XI. Károly'nin 1673'te Malmö'ye girişi - Şehrin eski mührü ve çapa, gemiciliğin önemini vurgulamakta. - Bir sihirbaz tarafından bir su jeti ile durdurulan uçan cadılar. Kafalarında ortaçağ batıl inançlarının sembolleri var - Tipik bir mimari tarz olarak Scanian basamaklı üçgen kule - Çalılıktaki kuş - Veliaht prensin süvarilerinden ikisi Noel'de korna çalıyor - Kral Knut'un Mührü - İçeride bir su fıçısı, bir ringa balığı sürüsü ve Malmö'nün eski mührünü görebilirsiniz.) Çeşmenin arkasında Tarihi Belediye Binası var. (Flemenk Rönesansı olarak adlandırılan bir dış cephe stiline sahip ve 1544-1547'de inşa edilmiş. Tonozlu mahzenler hala ortaçağ 'daki gibi görünmekte imiş. Üst katların tavanı 19. yüzyılda ayrıntılı sıva işçiliği ile dekore edilmiş. Knut salonu, Versailles Sarayı'nın Aynalı Salonu gibi tasarlanmış ve özel etkinlikler ve balolar için kullanılıyormuş. Aynı katta ayrıca kraliyet ve diplomatik konuklara özel Bernadotte odası da bulunmakta imiş. Mahzen tonozları, Malmö'nün en ünlü restoranlarından biri olan Rådhuskällaren restoranına ev sahipliği yapıyormuş.)

Belediye Binasının yanındaki sırada 1898 yılından kalma Alman Neo-Rönesansına uygun tarzda inşa edilen tuğla örülü, hala aktif bir eczane olarak hizmet vermekte olan Apoteket Lejonet (Aslan Eczanesi) var.

Eczanenin biraz ilerisinde Optimistorkestern (Optimistic orchestra) yani İyimser Orkestrası var. Bronzdan yapılmış modern heykeller Yngve Lundell'in eseri imiş.

Devam edince şehrin ikinci büyük meydanı Gustav Adolf Meydanı’na geliniyor. Hava iyice karardığı ve yorulduğumuz için geri dönmeye başladık. Ama yorgunluğu atmak için Piccolo Mondo Cafe’de bira içmeden geziyi bitirmedik. Ben İsveç Birası Falcon ve Amerikan Brooklyn East Ipa buğday birası içtim.


Yol üstünde uzaktan çağdaş şehir tarzının en güzel örneklerinden biri Dünya Denizcilik Üniversitesi görünüyordu. Tarihi binaların çoğunu yanlarına ekledikleri tasarım harikası çağdaş binalarla buluşturmuşlar. Otelimize dönüp istirahate geçtik.



1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commenti


bottom of page