top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıÖMER SUHA TOPALAK

DANİMARKA-KOPENHAG İSKANDİNAVYA GEZİSİ-11

Güncelleme tarihi: 6 Kas 2023


Seyahatin 11. Günü: 11.07.2012 Pazartesi KOPENHAG-DANİMARKA

Ertesi sabah İsveç ve Danimarka’nın birbirleriyle bağlantısını oluşturan Öresund Köprüsü üzerinden geçtik. (Köprüyü diğer benzerlerinden ayıran boğazın ortasında, Peberholm adı verilen bir yapay adada son bulması ve denizin altında bir tünelle birleşerek Kopenhag’a devam etmesi. Danimarka Kraliyet Ailesi Prensi Frederik ve İsveç Kraliyet Ailesi Prensesi Victoria, köprünün ortasında buluşarak 1999 yılında inşası sonlanan yapıyı kutlamışlar. Köprü 7845 metre ile Avrupa’da hem karayolu hem demiryolu hizmeti veren en uzun köprü olarak anılıyor.) Denizin ortasında bir çok rüzgar santrali vardı.

Şehre otobüsle Langebro köprüsünü geçerek girdik. Otobüsten Danimarka Mimarlık Merkezini, 1608 yılından kalma IV. Christian Bira Fabrikasını, Danimarka Savaş Müzesini, Adalet Bakanlığını, Christiansborg Sarayını, önünde ki Danimarka kralı VII. Frederik’in at üstünde heykelini gördük. Hemen yanında Christiansborg Saray Kilisesi var.

Yine otobüsden beyaz kumaş güneşlikli eski Danimarka Ulusal Bankası binasını, Danimarkalı bir amiral ve bir deniz kahramanı Niels Juel’in heykelini, Magasin Du Nord alışveriş merkezini, Frederik Kilisesini görüp Kastellet kalesi (Avrupa'nın en iyi korunmuş surlarından, 1663 yılında bir kale olarak inşa edilmiş ve 19. yüzyıldan beri hapishane olarak kullanılmış.) yakındaki Langelinie Park’da bulunan Danimarka'nın sembollerinden, Andersen Masallarını kahramanı meşhur Den Lille Havfrue - küçük denizkızı heykeline ulaştık.

Heykelin hikayesi, Carlsberg biralarının kurucusunun oğlu olan Carl Jacobsen’in 1909 yılında, Hans Beck ve Fini Henrique’nin yönettiği, Hans Christian Andersen’in Küçük Deniz Kızı masalını konu alan bale gösterisini izlemesine dayanıyor. Jacobsen, bale gösterisini izledikten sonra Danimarkalı heykeltıraş Edvard Eriksen’den Küçük Deniz Kızı Heykeli yapmasını istiyor. Ağustos 1913’te yapımı tamamlanan heykel, kentin en yeşil bölgesi olan Langelinie kruvaziyer limanının kıyısına yerleştiriliyor. Bronz ve granit malzemeden yapılan heykel, Hans Christian Andersen’in Küçük Deniz Kızı masalını yansıtıyor. Masalda Küçük Deniz Kızı, her sabah ve akşam denizin dibinden yüzeye doğru yüzüyor ve sudaki kayaya tünemiş, aşık olduğu prensi ile karşılaşmayı umarak özlemle kıyıya bakıyor. Heykel yalnızca 1,25 metre uzunluğunda ve 175 kg ağırlığında. Yalnız bu sevimli denizkızının başına gelmeyen kalmamış. 1963: üzerine boya dökülmüş, 1964: kafası kesilmiş, orijinal kafa hiçbir zaman ortaya çıkmamış, yeni bir kafa yapılmış, 1976: üzerine boya dökülmüş, 1984: Sağ kolu kesilmiş, 1990: kafası kesilmeye çalışılmış, 1998: kafası tekrar kesik bulunmuş, 2003: üzerine beyaz boya dökülmüş, 2003: üzerinde oturduğu taştan kaldırılmış, 2004 yılında heykele burka (kara çarşaf) giydirilerek Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığı protesto edilmiş, 2007: kafasına Christianitler tarafından kırmızı boya sürülmüş.

Yakındaki iskelelerin birinde 21. yüzyılda yapılmış geleneksel donanıma sahip üç direkli tam donanımlı yelkenli bir gemi olan Sea Cloud Spirit isimli cruise gemisi çok güzel görünüyordu. Karşıda ise 1964-1967 döneminde Danimarka Kraliyet Donanması için inşa edilmiş bir fırkateyn olan Peder Skram duruyor ve tarih müzesi olarak halka açık.

Otobüsle Kopenhag Opera Binası karşı kıyısında ki Amalie Garden’a geldik. Amaliehaven 1983 yılında kurulmuş, Kopenhag şehrine Danimarkalı konteyner nakliye firması Maersk’in sahibi Mærsk Mc-Kinney Møller tarafından hediye edilmiş. Adını, Kraliçe Majestelerinin daimi ikametgahı Amalienborg Sarayı'na yakınlığından alıyor. Park, Belçikalı peyzaj mimarı Jean Delogne tarafından tasarlanmış ve İtalyan sanatçı Arnaldo Pomodoro'nun heykelleriyle süslenmiş. Ginger ismiyle piyasaya yüzyılın icadı diye sunulan Segway yani iki tekerlekli kendi kendini dengeleyen ulaşım araçları genellikle turistik şehir turları için turizm firmaları tarafından kullanılmakta ki bunun örneğini burada gördük. İnsanlar şehri Segway’lerle geziyor.

Parkın hemen önünde Amalienborg sarayı var. Burası Danimarka kraliyet ailesinin evi. Amalienborg aslen dört asil aile için inşa edilmiş, ancak 26 Şubat 1794'te Christiansborg Sarayı yandığında, kraliyet ailesi sarayları satın almış ve taşınmış. Yıllar boyunca çeşitli hükümdarlar ve aileleri buradaki aynı avluya bakan dört farklı sarayda ikamet etmiş. Dört saray şunlar: 1-Christian VII'nin Sarayı, aslen Moltke'nin Sarayı olarak, 2- Christian VIII Sarayı, aslen Levetzau'nun Sarayı olarak 3-Frederick VIII Sarayı, aslen Brockdorff'un Sarayı olarak 4-Christian IX 's Sarayı, aslen Schack's Sarayı olarak biliniyor ve şu anda, yalnızca Christian VII ve Christian VIII sarayları halka açıktır. Amalienborg, Kraliyet Muhafızları tarafından gece gündüz korunmakta. Üniformaları, İngiliz Ordusu’nun Muhafız alaylarına benziyor: Kırmızı veya mavi bir tunik, mavi pantolon ve kürklü ayı derisi şapkası. Nöbet kulübeleri tek kişilik ve çok dar.

Meydanın ortasında Amalienborg 'un kurucusu Kral V. Frederick'in anıtsal bir atlı heykeli var. Fransız heykeltıraş Jacques-Francois-Joseph Saly tarafından temel taşı 1760’da atılmış ve 1771 yılında açılmış.

Meydanın ve yolun hemen karşısında Danimarka Kral ve Kraliçe’lerinin taç giydiği Frederik Kilisesi var. Halk arasında Mermer Kilise olarak bilinen Evanjelik Lüteriyen kilisesi. Kilise, mimar Nicolai Eigtved tarafından 1740 yılında tasarlanmış. 31m'lik bir açıklık ile İskandinavya’daki en büyük kilise kubbesine sahipmiş. Kubbe 12 sütun üzerine oturmakta. İlham kaynağı Roma'daki Aziz Petrus Bazilikası. Temel taşı, 31 Ekim 1749'da Kral Frederick V tarafından atılmış, ancak inşaat, bütçe kesintileri ve 1754'te mimar Eigtved'in ölümü nedeniyle durmuş. Yaklaşık 150 yıl harabe olarak kalmış. İlginç olan Maliye Bakanı Andreas Frederik Krieger , tamamlanmamış kilisenin kalıntılarını ve kilise meydanını, inşa etmesi şartıyla sanayici Carl Frederik Tietgen'e satmış. Mimar Ferdinand Meldahl kilisenin son halini tasarlamış ve nihayet 1894'te halka açılmış. Ön revakın saçaklığında altın harflerle şu sözler yazılı: HERRENS ORD BLIVER EVINDELIG ( "Rab'bin sözü sonsuza dek sürer." ).

Sonra Nyhavn kanalına geldik. Nyhavn (New Harbour), 1670-1675 yılları arasında Kral V. Christian tarafından, 1658-1660 Dan-İsveç Savaşı'nda ele geçen İsveçli savaş esirlerine kazdırılarak inşa edilmiş. Burası bira, denizciler ve fuhuşla ün salmış. Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen 18 yıl kadar Nyhavn'da 67 ve 18 no.lu evlerde yaşamış. En eski ev, No. 9, 1681'den kalma imiş. Nyhavn Köprüsü ile Kongens Nytorv arasındaki Nyhavn'ın iç kesimini işgal eden Nyhavn Veteran Gemisi ve Müze Limanı, eski gemilerle dolu. Limanda ki tarihi gemiler: 1-Lightvessel XVII Gedser Rev - 1895'te Odense'de inşa edilen, 1972'ye kadar faaliyette olan, daha sonra Ulusal Müze tarafından bir müze gemisi olarak hizmet veren hafif gemi, 2-Svalan af Nyhavn - 1924 yılında Jungfrusund'da inşa edilmiş kadırga, 3-Anna Møller - 1906'da Randers'ta inşa edilen kadırga, 4-MA-RI – 1920 yılında inşa edilmiş kaçakçılık gemisi, 5- Mira - 1898'de Fåborg'da inşa edilen iki direkli yelkenli, 6- Badteatret (Tekne Tiyatrosu) -1898'de Kopenhag'da inşa edilen bir mavna, 1972'den beri tiyatro teknesi olarak işletiliyor.

Nyhavn yani Yeni Liman kenarında yürüyerek Kongens Nytorv'un yani Kralın Yeni Meydanının bitişiğinde bulunan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında denizde hayatlarını feda eden Donanma, ticaret filosu veya Müttefik Kuvvetler için hizmet veren 1.700'den fazla Danimarkalı subay ve denizcinin anısına yapılmış bir deniz anıtı olan Memorial Anchor- Anıt Çapa’nın hemen önünden kalkan teknelerle 14 Euro vererek kanal turlarına katıldık. Alçak botta güzel sarışın Danimarkalı bir bayan tarafından birkaç dilde kanal çevresi anlatılıyordu.

Kanaldaki alçak Nyhavnbroen köprüsü altından geçip solumuzda tamamen camekan bir mekan olan Kraliyet Tiyatrosunu, Admiral Hoteli, yine Amalie Bahçesi ve Amalienborg sarayını gördük.

Sağımızda inşa halindeki Papirøen, yani Kağıt adası vardı. Rustik bir liman hissi veren, kalan son şehir adalarından birisi. Yakın zamana kadar, ada kağıt depolamaya ayrılmış, adı oradan geliyor. Ünlü masal anlatıcısı Hans Christian Andersen'ın az bilinen hobisi, kağıt kesimlerden en karmaşık desenleri oluşturması, adanın görsel temelini oluşturuyormuş. Bu desenler beton zemin üzerine yansıtılacakmış.

Ayrıca çok değişik bir mimariyi yansıtan yaklaşık 370 milyon Usd maliyetle şimdiye kadar yapılmış en pahalı operalardan Kopenhag Opera Binasını gördük.

Solda kıyıda depo oldukları anlaşılan binalar vardı. Buranın adı Larsens Plads (Larsen's Place) imiş. Bu isim burada bir tersane kuran zengin bir armatör Lars Larsen tarafından satın alındığında konmuş. Amerika'ya göçle ilişkilendirilen bir limanmış. 1879’da İskandinav limanları ile Amerika arasında doğrudan bir rota işletmeye başlamış ve artan sayıda İskandinav göçmenine uygun fiyatlı, konforlu ve güvenli yolculuklar sunulmuş. Larsens Plads boyunca uzanan tarihi depolar şunlar: 1-Batı Hint Adaları Deposu (1780–81),2-Mavi Depo (1781–83),3-Sarı Depo (1777-1778),4-Çift Depo (tahıl ambarları) (1785–87).

Aslen şeker ve rom için depolama alanı olan Batı Hint Adaları deposu, şimdi 4000 yıldan fazla bir geçmişe sahip 2000'den fazla alçı heykelle Royal Cast Koleksiyonuna ev sahipliği yapıyormuş. Binanın kanala bakan tarafında Floransa’daki Michelangelo meşhur Davut heykelinin bronz bir kopyası duruyor.

Çevremizde üstünde Goboat yazan tekneler dolaşıyor. Bu botları kiralamanın saati 500 Dkk yani 1.250 TL. Sağ kıyıda Sælen isimli Danimarka Kraliyet Donanması'nın küçük kıyı denizaltılarında biri karada müze olarak sergileniyor. Sælen, en son 2003 Irak işgalinde görev yapmış dönüşünde Danimarka Kraliyet Deniz Müzesi'ne teslim edilmiş. Şu anda Holmen'deki eski donanma karargahında ziyaretçilere açık durumda imiş. Uzaktan Hofor isimli elektrik santrali gözüküyor.

Yine solda Liman Başkanlığı Binası'nın önündeki rıhtımdaki iki küçük pavyon 1905'te inşa edilmiş. Kraliyet Ailesi, Holmen'de demirleyen Kraliyet Yatı Dannebrog'a binmek için bu limanı kullanılıyormuş. Yine bu yönde Aziz Alban Kilisesi görünüyor. Danimarka'daki tek Anglikan kilisesi imiş. Kastellet kalesi ve Gefion çeşmesinin yakınında Churchill Park'ta yer almakta. Kilisenin inşaatının temel taşı 1885 yılında atılmış ve inşaatı 2 yıl sürmüş. Güzel mimarisi uzaktan göze çarpıyor. Sağda Nyholm Deniz Üssünün bir parçası olan Merkez Muhafız Evi isimli Holmen'de ki tarihi bir binanın yakınından geçtik. 1745 yılında Barok tarzda inşa edilmiş. Binanın en belirgin özelliği geniş kulesi. Tepesindeki büyük taç nedeniyle, bina uzun yıllar halk dilinde "Under Kronen" ("Tacın Altında") olarak anılmış. Danimarka Deniz Kuvvetleri Operasyon Komutanlığı başkanı tarafından kullanılıyormuş. Küçük denizkızı heykelini birde denizden görüp şehrin kanallarına geri döndük.

Trangravsbroen (Üç yönlü kelebek) köprüsünün altından, Kanalhuset- Kanal Evi isimli tarihi otelin önünden, Snorrebro köprüsü altından geçip Vor Frelsers Kirke (Kurtarıcımızın Kilisesi) isimli kilisenin Trappe til Himlen (Cennete giden merdivenler) kulesini gördük. Børnehusbroen’i (Çocuk Evi köprüsü) geçip Cirkelbroen (Beş Daire Yaya Köprüsü) altından ana kanala ve muazzam Kraliyet Kütüphanesi karşısına çıktık. Kütüphane 17. yüzyıldan bugüne dek Danimarka'da yayımlanmış tüm kitapları barındırıyormuş. Bryghusbroen (Birahane) köprüsü altından geçip karşı kanalları gezmeye başladık. Sağda ve solda ev ve restaurant hatta toplantı salonu olarak kiralanıp kullanılan küçük gemiler mevcut. Burası Frederiksholms Kanalı imiş. Altından geçtiğimiz Marmorbroen (Mermer Köprü), Slotsholmen (Kale adası)’ndaki Christiansborg Sarayı'na giden ana yol üzerinde imiş. Sonraki çok dar olan Stormbroen’den (Fırtına Köprüsü) geçince kanal sağa dönüyor ve sarayın etrafını geziyor. Sağda ilk Thorvaldsens Museum geliyor, dünyaca ünlü Danimarkalı heykeltıraş Bertel Thorvaldsen'in eserlerinin toplandığı bu müze, 1848'de açıldığında Danimarka'daki ilk müzeymiş. Danimarkalı, yarı İzlandalı heykeltıraş Bertel Thorvaldsen (1770-1844) Kopenhag'da doğmuş ve 11 yaşında Danimarka Kraliyet Sanat Akademisi'ne kabul edilmiş. Ancak çalışma hayatının çoğunu Roma'da geçirmiş. 1838'de, bugün müzede görebileceğiniz çağdaş Avrupalı ​​sanatçılara ait kişisel resim koleksiyonu da dahil olmak üzere, büyük sanat koleksiyonunu memleketi Kopenhag'a bağışlamış. Heykeltıraş, müzenin avlusuna gömülmüş. Sonra Christiansborg Kraliyet Kilisesi geliyor. Kanalın solunda Gammel Strand (eski kumsal) var. Eskiden balıklarını satmak için her mevsim meydanda oturan kadınlarla tanınan bir balık pazarının yeri imiş. Onların anısına Charles Svejstrup Madsen tarafından yapılmış “Balıkçı Kadın” heykeli bu alana konmuş. Solda yine Højbro Plads (Yüksek Köprü Meydanı) ve 12 yy.’dan savaşçı piskopos Absalon'un atlı heykeli var. Ayrıca kanalın solunda uzakta Nikolaj Kunsthal sanat merkezi görünüyor. Højbro ve Holmensbro köprülerinden sonra Kopenhag'daki en eski binalardan biri ve bir zamanlar Danimarka krallığının finans merkezi olan Borsen’e (Eski Borsa) geliniyor. 1625 yılında Kral Christian IV artan ticaretin önemini anlamış ve bu yüzden bu büyük binayı yaptırmış. O zaman, binada en az 40 pazar tezgahı için yer varmış. Eski Menkul Kıymetler Borsası daha sonra üç taraftan suyla çevriliymiş böylece gemiler yüklerini doğrudan öndeki iskeleden boşaltabiliyormuş. Eski Borsa, Hollanda Rönesans tarzında inşa edilmiş. Kral IV.Christian başlangıçta çatıyı kurşunla kaplamış, ancak İsveç'in 1658-59 Kopenhag işgali sırasında, bu kurşunun çoğu gülle üretmek için kaldırılmış ve çatıdaki delikler sadece kısmen kalay ve kiremitle kaplanmış. 19. yüzyılın sonunda, bugün görüldüğü gibi, binanın çatısı bakırla kaplanmış. Borsanın çatısındaki Ejderha kulesinde kafaları aşağıda, kuyrukları yukarıda birbirine dolanmış dört ejderha kuyruğunun tepesinde, İskandinav imparatorluğunu - Danimarka, Norveç ve İsveç'i simgeleyen üç taç bulunur. Bugün Eski Borsa, gala yemekleri, konferanslar, partiler ve diğer etkinlikler için kullanılıyor ve halka açık değil. Børsbroen köprüsünü geçip Danimarka Merkez Bankasını ve Danimarkalı finansör ve sanayici Carl Frederik Tietgen tarafından yönetilen Privatbanken için inşa edilmiş çok güzel tarihi bir binayı görüp Christian IV köprüsünü geçip ana kanala geri döndük. Mimar Eigtveds Pakhus Konferans Merkezini ve Danimarka Sanat Atölyelerini gördük. Solda eski bir gümrük binasında yer alan Soho House isimli sosyal bir kulüp ve Tipsy Mermaid (sarhoş denizkızı) mavna barı ile HM800 tekne restaurant vardı. Inderhavnsbroen (İç Liman Köprüsü) isimli 2016'da kullanıma açılan bu modern köprünün altından geçip tekrar Nyhavn kanalına geri girdik. Solda Sømands kirken i København (Kopenhag'daki Denizci Kilisesi)’ni ve Nyhavnbroen köprüsü altından geçip Hans Christian Andersen’in 18 numaradaki evini gördük. İneceğimiz iskelenin solunda Kunsthal Charlottenborg Sanat müzesi var. Danimarka Kraliyet Sanat Akademisi'nin resmi sergi galerisi imiş. Charlottenborg Sarayı, 1672-83'te Ulrik Frederik Gyldenløve'nin (1638-1704) ikametgahı olarak Barok mimari üslubunda inşa edilmiş. Dowager kraliçesi Charlotte Amalie (1650-1714) sarayı 1700'de satın almış ve adı o zamandan beri onunla anılmış. 1787'de Sarayın mülkiyeti Danimarka Kraliyet Sanat Akademisi'ne devredilmiş.

Biz dört arkadaş tekrar kendimiz yürüyerek gezmeye başladık. Sanat müzesinin hemen arkasında Stærekassen-Yeni sahne olarak bilinen Kraliyet Tiyatrosu'na 1931’de eklenmiş bir Art Deco tiyatro binası var. Onun yanında da Kopenhag'daki Kraliyet Tiyatrosu bulunuyor. 1748'den beri Kongens Nytorv Meydanı'nın zarif bir binası olmuş. Boyalı tavanları, avizeleri ve gösterişli sahne düzeniyle güzel Barok bir yapı imiş. Tiyatro, Danimarka'nın en ünlü isimlerinin çoğunu ağırlamış. Danimarkalı filozof ve teolog Søren Kierkegaard, Mozart'ın Don Juan operasını izlediği Kraliyet Tiyatrosu'na sık sık konuk olmuş. Danimarkalı masal yazarı Hans Christian Andersen aynı zamanda opera, bale ve tiyatro hayranıymış ve 1820-1821 yılları arasında bir genç olarak Danimarka Kraliyet Opera Korosu'nun bir üyesiymiş. Ayrıca Majesteleri bir gösteriye katılırsa, gelenek gereği seyircinin ayağa kalkması ve Kraliçe rahatça oturana kadar ayakta kalması gerekirmiş. Tiyatronun önünde Danimarkalı bir ulusal romantik şair Adam Gottlob Oehlenschläger ( 1779-1850) ve yazar, denemeci, filozof, tarihçi ve oyun yazarı Ludvig Holberg’in ( 1684-1754) heykelleri var.

Yine Magasin du Nord alışveriş merkezini, Danimarkalı bir amiral ve bir deniz kahramanı Niels Juel (1629-1697)’in heykelini yakından (17. yüzyılın sonlarında Dan-Norveç Donanmasının baş komutanı olarak görev yapmış. Heykel 8 metre boyunda. Sanatçı Theobald Stein ve Albert Jensen tarafından 1878’de yapılmış. 1677 Køge Körfezi Savaşı'nın kahramanı olup "Nec temere, nec timiti" (Ne çok cesur ne de çok korkutucu) sloganına rağmen İsveç filosunu paramparça etmiş.) ve Holmen kilisesini dıştan görüp Christiansborg Sarayı’na vardık.

Dışarıdaki Frederik VII’nin at üzerindeki heykelini yakından fotoğrafladık. VII. Frederik (Frederik Carl Christian) (1808 - 1863) Oldenburg Hanedanı'nın son Danimarka hükümdarı imiş. Saltanatı sırasında Danimarka parlamentosunu kurup, ülkeyi anayasal monarşiye çeviren bir anayasayı imzalamış. Frederick'in sloganı “Folkets Kærlighed, min Styrke” (Gücüm ve aşkım Danimarka halkı için) imiş. Christiansborg sarayı kapısından içeri girdik.

Bu saray şimdi Danimarka Parlamentosu, Başbakanlık ofisi ve Yüksek Mahkeme'ye ev sahipliği yapmakta. Saray böylece üç yüce güce ev sahipliği yapıyor: yürütme gücü , yasama gücü ve yargı gücü . Bir ülkenin hükümet şubelerinin üçüne de ev sahipliği yapan dünyadaki tek bina imiş. Bu alanda inşa edilen ilk sarayın tarihi 12. yüzyıla dayanmakta. Mevcut saray ise 1928 yılında tamamlanmış ve kraliyet konutu olarak tasarlanmış. Ancak Kral hiçbir zaman burada yaşamamış. Yapının mimarisi neo-barok ve neo-klasik tarzlarının karışımından oluşmakta. Saray, Kral Kapısı, Saray Meydanı, İç Avlu, Parlamento girişi, Rigsdag Avlusu, Tiyatro Müzesi, Ahır, Mermer Köprü, Gösteri Alanı, Binicilik Okulu, Thorvaldsen Müzesi, Yüksek Mahkemeye Giriş, Kraliçe Kapısı, Kraliyet Resepsiyon Odalarına Giriş, Saray Şapeli, Prens George'un Avlusu gibi bölümlerden oluşmakta.

Bahçede Christian IX'in kraliyet ahırlarına ve binicilik parkurlarına bakan at üstünde heykeli var. Heykel Anne Marie Carl-Nielsen tarafından yapılmış. 1927'de açılan heykel, bir kadın heykeltıraş tarafından yaratılan ilk hükümdar heykeli imiş.

Daha sonra Christiansborg Sarayı Şapelini gezdik. Şapelin yapımı için Kral Christian VI, kilisenin iç tasarımından sorumlu mimar olarak Nicolai Eigtved'i atamış. 1738 ve 1742 yılları arasında Eigtved, Danimarka mimari tarihinde türünün en iyi Rokoko iç mekanını yaratmayı başarmış. Danimarka Kraliyet Ailesi üyeleri için dini törenler, özellikle vaftizler, ölen bir Kraliyet mensubunun gömülmeden önce katafalka konulması için kullanılıyormuş. 2006 yılında, Prens Christian, Saray Şapeli'nde vaftiz edilmiş. Kraliçe Ingrid, Roskilde Katedrali'ndeki son dinlenme yerine götürülmeden önce şapelde katafalka konmuş. Yıllar boyunca, Saray Şapeli kraliyet düğünleri ve diğer tören etkinlikleri için ortam sağlamış.

Şapelden çıkıp Højbro Plads (Yüksek Köprü Meydanı) ‘na yürüdük. Burası Amagertorv caddesi ve Slotsholmen Kanalı arasında yer alan dikdörtgen bir meydan. Adını Højbro Köprüsü'nden almış. Meydanın en çarpıcı özelliği, geleneksel olarak Kopenhag'ın kurucusu olarak kabul edilen savaşçı piskopos Absalon'un atlı bir heykeli. Heykel Vilhelm Bissen tarafından tasarlanmış. Absalon'u, ata binmiş, zırh giymiş, sağ elinde balta tutan ve 1167'de kalesini inşa ettiği Slotsholmen’deki Christiansborg Sarayı'na bakan bir askeri komutan olarak tasvir ediliyor. Heykel, yüksek bir kaide üzerinde duruyor.

Sokağın içinde Nikolaj Kunsthal görünüyor. Burası eski kilise St Nikolaj Kilisesi'nin içindeki bir modern sanat galerisi imiş.

Oradan Amagertorv meydanında bulunan Leylek Çeşmesi yakınına gittik. Çeşme 1894'te Veliaht Prens Frederik (daha sonra Frederik VIII) ve Veliaht Prenses Louise'e gümüş evlilik yıldönümleri için hediye edilmiş. Yola çıkmak üzere olan üç leylek tasvir ediliyor. Edvard Petersen ve Vilhelm Bissen tarafından yapılmış.

Meydanda ayrıca ağaçtan tek boynuzlu bir at ile gösteri yapan bir showmen vardı.

Birde üstünde Royal Copenhagen yazan tarihi rönesans binalarından birinde porselen satış mağazası vardı. Bu mağazaların yaratıcısı Juliane Marie, modern bir kraliçe ve "ülkenin annesi" olarak adlandırılıyormuş. En büyük mirası, 1775 yılında kurduğu Den Kongelige Porcelænsfabrik’miş (Kraliyet Porselen Fabrikası).

Oradan Strøget yaya bölgesini ve Helligaandskirken (Kutsal Ruh Kilisesi) şehrin en eski kiliselerinden biri imiş içini gezdim.

Gammeltorv’da (Eski kare Meydanı) bulunan Caritas Çeşmesi yakınına gittik. Kopenhag kentindeki en eski çeşme imiş. 1608 yılında IV. Christian tarafından inşa edilmiş. Figür grubu aslen Alman ahşap oymacısı Statius Otto tarafından daha sonra bronz’dan yapılmak üzere tahtaya oyulmuş. Figürler, çocuklarıyla birlikte hamile bir anne tarafından sembolize edilen üç teolojik erdemin en büyüğü olan sevgi veya hayırseverliği (Latince caritas ) tasvir etmekte imiş. Küçük çocuk leğene "işerken" kadın figürü göğüslerinden su püskürtüyor.

Oradan da Kopenhag Belediye Binasının olduğu meydana geldik. Solda tarihi Scandic Palace Hotel’in altında Ripley's Believe It or Not! Müzesi var. Gerçeğin her zaman kurgudan daha tuhaf olduğu ve inanılmaz olanın gözlerinizin önünde canlandığı ünlü Robert Ripley'nin koleksiyonuna dayanan tuhaf ve büyüleyici bir müze imiş.

Müze ile Belediye binası arasında Lur Blowers isimli sütun üstünde bir heykel var. Lur üfleyiciler kırmızı tuğla sütunun üzerine monte edilmiş iki lur çalgıcısının bronz heykelinden oluşan bir anıt. Anıt 20 metre boyunda. Sütunun tepesindeki heykel, birbirine çok yakın duran, pelerinler ve miğferler giymiş, yükseltilmiş bir lur tutan iki erkek figürden oluşuyor. Lurlar 'bronzdan savaş trompetleri' olarak tanımlanıyor.

Kopenhag Belediye Binası 1905'te açılmış. Ulusal Romantik tarzda, ancak Siena Belediye Binası'ndan ilham alınarak mimar Martin Nyrop tarafından tasarlanmış. Zengin süslemeli ön cephesi, balkonun hemen üzerindeki yaldızlı Absalon heykeli ve uzun, ince saat kulesi var.105,6 m. ile genellikle alçak olan Kopenhag kentindeki en yüksek binalardan birisi. İçeri giriş ücretsizdi bende girip gezdim. Üst katlara çıktım. Her yer duvar resimleri ve heykellerle dolu. Binanın iç avlusu üstten camekanla kapatılmış içerisi aydınlık. Yerlerdeki döşemeler bile sanat eseri. Tamamen ahşap kütüphanesini gezdim. Bütün tavanlar çok güzel resimlenmiş. Merdiven tırabzanları bile çok ince işçilikle bezenmiş.

Belediye Binası ayrıca Jens Olsen'in Dünya Saati'ne de ev sahipliği yapıyor onu da görmek nasip oldu.

Dışarı çıkıp Hard Rock Kafede bekleyen gruba katılıp Çocuk Korna Üfleyici ile Taşralı Asker Anıtı (1899'da Schleswig yani üç yıl savaşlarına bir anı olarak dikilmiş granit bir temel üzerine bronz bir heykel. Heykeltraş Hans Peder Pedersen-Dan tarafından yapılmış.) yanından otobüsümüze binip Kopenhag Havalimanına hareket ettik. İstanbul dönüş uçağımız saat 18:30’da idi ve 22:45’de İstanbul’a vardık. Böylece uzun yoğun bir turun sonuna gelmiş olduk.


Zaman olsaydı Kopenhag’da daha nereleri görebilirdik: Tivoli Bahçeleri, National Museum, Rundetaarn (Round Tower), Rosenborg Castle, Christiania Bölgesi, The National Gallery of Denmark, Carlsberg Glyptotek, Copenhagen Zoo, Louisiana Museum of Modern Art, Open Air Museum, Church of Our Lady, City Hall Square, Bakken Amusement Park

9 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page