Seyahatin 6. Günü: 06.07.2012 Çarşamba
Kahvaltıdan sonra Baltık Denizine paralel Baltık kumsallarını takip ederek Parnu yolu üzerinden Estonya’nın başkenti Tallinn’e otelimiz Radisson Blu Olümpia’ya vardık. Vakit kaybetmeden gezmeye çıktık. Önce Estonya Parlamentosunun bulunduğu meydana gittik. Hemen yanında Toompea Kalesi karşısında Alexander Nevsky Katedrali var. Bizi Valinin bahçesine ve Tall Hermann denen kalenin kulesini görmeye götürdüler. Parlamentonun giriş kapısı üzerinde Estonya arması var. Arma altın bir zırhın içine yerleştirilmiş 3 adet mavi renkteki aslan ve armayı çevreleyen yine altın rengindeki meşe dallarıyla oluşturulmuş. Estonya 13. yüzyılda Danimarka egemenliğinde bulunduğundan dolayı Danimarka arması taklit edilerek oluşturulmuş. Ayrıca "Taani-linn" (Danimarkalılar'ın Kenti) demekmiş. Alexander Nevsky Katedrali ülkenin Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olduğu 1894–1900'da Mikhail Preobrazhensky tarafından inşa edilmiştir. Katedral, Tallinn'in en büyük Ortodoks kubbe kilisesi. 1242'de Peipus Gölü'ndeki Buz Savaşı'nı kazanan ve daha sonra aziz olan Kiev'in büyük prensine adanmış.
Yürümeye devam edince Voldemar Panso isimli Estonya’lı sahne yönetmeni, aktör ve tiyatro öğretmeninin bir büstünün duvarında olduğu Estonya Müzik ve Tiyatro Akademisi Sahne Sanatları Bölümünü ve Estonya'daki en eski ve şu an Evanjelik Lutheran Kilisesi olan St Mary's Cathedralini, Estonya Şövalyeliği Evini, mahkeme binasını görüp şehir gözetleme platformuna geldik.
Bizi Nyckelharpa-İsveç arpı çalan bir genç müziği ile karşıladı. Buradan Tallinn’in panoramik fotoğraflarını çektik. Dönerken köşede Maias Munk-Gourmet Monk markalı baharatlı şekerli badem satan bir stand ve amber dükkanları vardı. Adalet Şansölyesi Ofisi, Finlandiya Büyükelçiliği, Çan Kulesi, Estonya Birası Saku satan cafeler, çizme şeklinde yağmur oluğu, Kısa bacak kapısı ve sokağı, Adamson-Eric Müzesi, (tam adı Erich Carl Hugo Adamson olan 1902’de Tartu'da doğan Estonya’lı bir ressammış. Sanatçının dul eşi kendisinin bin eserini Estonya Sanat Müzesi'ne bağışlamasından sonra 1984 yılında bu müze kurulmuş.), St. Nicholas Kilisesi, (bir ortaçağ kilisesi. Balıkçıların ve denizcilerin koruyucusu olan Aziz Nikolaos'a ithaf edilmiş günümüzde Estonya Sanat Müzesi'ne bağlı dini sanata odaklanan Niguliste Müzesi'ne ev sahipliği yapıyor.) Michel Sittow evi,( Tallinn’li ressamın yaşadığı evin duvarında çok ilginç bronz hatıra plaketi, üzerinde bir portre ve portreye dik, çocuklu bir kadın kabartması var.) Kedi Kuyusu, (Efsaneye göre, yerli halktan bazıları kuyuda kötü bir su ruhunun yaşadığını ve düzenli hayvan kurban etmezlerse kasabanın tüm kuyularını kurutmakla tehdit ettiğini insanların kafasına sokmuş. Ruhu mutlu etmek için, sığır ve koyun leşleri kuyuya atılmış ancak asıl kurbanlar canlı olarak kuyuya atılan sokak kedileriymiş. Daha sonra da cadı diyerek birçok kadını kuyuya atmışlar. ), penceresinde eski fotoğrafların olduğu küçücük bir antikacı, Korsan isimli bira evi, Belediye Meydanı, Belediye Binası, (Kuzey Avrupa'nın en eski gotik belediye binası 1404'te tamamlanmış.
Kulenin yüksekliği 64 metre ve şu anda müze ve sergi salonu. Ejderha görünümlü yağmur olukları çok enteresan. 1530'dan beri belediye binasının kulesinde bulunan rüzgargülü " Old Thomas " ( Vana Toomas ) Tallinn'in simgelerinden biri. Efsaneye göre Vana Toomas Tallinn'in zenginleri tarafından düzenlenen, bir direğin tepesindeki ahşap bir papağana ok atmayı içeren ilkbahar yarışmalarında başarılı olmuş kırsal kesimden bir köylü çocuğuymuş. Asil olmadığı için ödül alamayan Thomas’a ömür boyu kasaba koruyucusu görevi verilmiş. Thomas, hayatı boyunca kasaba meydanındaki çocuklara şeker vermiş. O öldüğünde, çocuklar sürekli olarak "İhtiyar Thomas nerede?" diye sorduklarından bu Rüzgargülü kasaba meydanına dikilmiş ve ebeveynler çocuklara Yaşlı Thomas'ın nasıl davrandıklarını izlediğini söyleyip iyi davranışları için yastıklarının altına şeker bırakmışlar.), "Troika" geleneksel Rus mutfağına sahip bir restoran, Town Hall Pharmacy, (Belediye Binası'nın karşısında, 11 numaralı evde, Avrupa'nın en eski ve hala çalışan eczanelerinden biri, 1422 yılından beri aynı evde faaliyet göstermekte. Aynı zamanda Tallinn'deki en eski ticari işletme ve en eski tıbbi kuruluşu. Burchart ailesi , 1582'den 1911'e kadar 325 yıl 10 nesilden fazla eczaneyi işletmiş. Küçük bir tıbbi ilaç müzesi var.) Kapısı üzerinde Telegraaf-Post-Telefon 13 Nov 1918 yazan Hotel Telegraaf, uzaktan Saint Nicholas' Orthodox Church, Aziz Catherine Loncası ve altındaki Aziz Catherine Geçidi (Sanat stüdyoları ve kafeleriyle tam bir ortaçağ sokağı), St. Catherine Kilisesi ve yolun devamında solda St. Catherine Kilisesi'nin tabanından kaldırılıp duvara asılmış mezar taşları, Hellemann Kulesi ve Şehir Duvarı Yürüyüş Yolu, Munkadetagune Torn (Keşişlerin arkasındaki kule), ve Viru Kapısını gezdik. (1300'lerde inşa edilen 2 büyük gözlem kulesi, eski Tallinn şehrinin girişinde yer alıyor.)
Burada da atlı faytonlar var tek fark sürücü hanımlar siyah kıyafetler, siyah şapka ve siyah pelerin giymişler. Süleyman abi yine benim horlamamdan yorgun düştüğünden taksi ile otele döndü. İsmail abi ve Müjgan Hanım ile yakındaki Rus pazarına bakmaya gittik ancak yağmur başladı dükkan sahipleri kepenkleri kapattı biz de yağmur dinince eski şehre geri dönüp rehberin övdüğü Hansa dönemini yansıtan Olde Hansa restoranda mantar çorbası içtik.
Burası otantik Hansa dönemi yemeklerinin ve içeceklerin, otantik dönem müziğinin dinlenebileceği zengin bir tüccarın eviymiş. İçine girdiğinizde kendinizi ortaçağ’da hissediyorsunuz. Çok güzel kızlar eski dönem Hansa kıyafetleri ile servis yapıyorlar.
Sonra tekrar şehrin içine girip Eduard Vilde isimli Estonyalı bir yazarın büstünü, (ülkenin ilk profesyonel yazarı olarak kabul ediliyormuş.), Uzun Bacak Kapısı ve kulesini gördük. İki yarı çıplak çift sanırım alkolün etkisiyle sokakta oturuyorlar ve bağrışıyorlardı. Şu ana kadar hiçbir olayla karşılaşmadığım için ilginç geldi. Büyük lonca meydanına geldik burada sonra sırasıyla Kutsal Ruh Kilisesini,(Dış kısımda en dikkat çekici olanı, Christian Ackermann'ın 17. yüzyılın sonlarından bir eseri olan saat ve kulesi) Kalev Marzipan Müzesini, (badem ezmesinin tarihini merak edenler için) , Estonya Tarih Müzesini - Büyük Lonca Salonu, Restaurant Stenhus’u, St. Peter and St. Paul's Cathedral’i, (Estonya Roma Katolik Apostolik İdaresi'nin katedral kilisesi.1841 yılında mimar Carlos Rossi tarafından inşa edilmiş ve Santa Catarina manastırının yanında yer almakta.) Theatrum’u (Estonya Tiyatrosu , Estonya Ulusal Operası ve Estonya Ulusal Senfoni Orkestrası'na ev sahipliği yapan tarihi bir bina.) gördük. Artık yorulduğumuz için otobüsle otelimize dönüp dinlendik.
Zaman olsaydı Tallinn’de daha nereleri görebilirdik: Danish King’s Garden, St. Olaf Kilisesi ,Tallinn City Museum, Estonian Museum of Natural History, Estonian History Museum - Great Guild Hall, Kukla Sanatları Müzesi, Kalamaja Bölgesi, Kumu Art Museum, Patkuli seyir platformu…
Commenti