Seyahatin 6. Günü 21.05.2023 Pazar MEYBOD -YEZD
Bugünkü hedefimiz Meybod ve Yezd kentlerini gezmek olacak. Yaklaşık 3,5 saat sonra İsfahan’dan Meybod Kentine [1] ulaştık. Meybod antik kenti üç bölgeden oluşmaktadır:
Antik kale, Sharestan ve Rabaz (banliyö). Antik kale Narin kalesi olarak biliniyor. Kale 25 m. yüksekliğindeki yüksek bir kil tepesinin üzerinde yer almakta. 5000 m2 alana sahip etkileyici bina, Sharestan'ın güney ucunda bulunuyor. Düzensiz oval plan üzerine inşa edilen kale 2 bölümden oluşmakta: Meybod'un kuzeyine bakan resmi konut, beş kademeli sur ve ön duvar resimleri ile sıradan bir konut. Görkemli bina kerpiç ve kilden yapılmış. En alt seviyede yan yana birkaç oyuk kazılmış. Kale saldırılar için erişilmez hale getirilmiş ve binayı derin bir hendek çevrelemiş. Sıradan halk ve askerler alt katta, resmi görevliler ise üst katta ikamet ediyormuş. Kale birkaç kez el değiştirmiş, ancak etkileyici bina her zaman ayakta kalmış. Efsaneye göre kaleyi Salamon'un emrindeki bir dev olan Dal kurmuş. Ancak arkeolojik bulgulara göre, beş katlı etkileyici bina, M.Ö. 4. ve 3. bin yıllara tarihlenen Ahameniş hanedanını anımsatan bir karaktere sahip. Arkeologlara göre kale İslam öncesi ve sonrası dönemlerde restore edilmiş.
İlk durağımız Narin Qal’eh (kale) [2] oldu. Giriş 50.000 İran riyali idi. Dıştan bakıldığında kat kat yükselen kerpiç duvarlar, dışı tuğladan çeşitli figürlerle süslü bir burç ya da gözetleme kulesi, en yukarıda ana bina gözüküyor. Çinli turistler çok. Hava sisli ancak sıcak. Bir kapıdan kalenin içine giriliyor. Birinci kattan yakın çevre daha güzel gözüküyor. Kalenin dış duvarları ve çevredeki evlerin hepsi kerpiçten. Şehirde ayrıca bazı kerpiç kuleler var. Bu kulelerin işlevi rüzgarı yakalamakmış. İsimleri Badgir imiş. Çalışma prensibi şöyle: rüzgar kuleden içeri giriyor ve en alt kattaki havuza iniyor. Havada toz varsa havuza düşüyor orada soğuyan hava odalara veriliyor. Böylece doğal klima elde edilmiş oluyor. Rehber Armin bu kerpiç kalelerin en büyüğünün İran'ın Kirman Eyaleti'ndeki Bem kalesi olduğunu söyledi. Kalenin ilk katını boydan boya döndük. Sonra yukarı çıkmaya başladık. Uzaktan İmamzade Seyyid Sadreddin Kanbar’ın türbesi görülüyor. İkinci kata ve en sonunda binanın en üst terasına çıktık. Bütün şehir kerpiçten yapılmış. Grup olarak fotoğraf çektirdik. Sonra bir kat aşağı inip kalenin içini gezdik.
Öğle yemeği için Shah Abbasi Caravanserai –Şah Abbasi Kervansarayı’na [3] gittik. Kervansaray ‘a girmeden kapısının önünde yol kenarında duran dört rüzgar kulesi olan Kelar Su rezervuarını [4] gördük. Onun yanındaki merdivenlerden Kervansaray’ın giriş kapısının olduğu seviyeye indik. Giriş holü ve ortası açıklık tavanı çok güzeldi. Kervansarayın kapısında Ziloo Museum [5] ve Pottery Museum (Çömlek-Seramik Müzesi) [6] yazıyor.
Kervansaray’ın bahçesine girip gezince Ziloo denen el dokuması kilimlerin halen çalışan tezgahlarını ve satıştaki örneklerini, el sanatları atölyesi olarak kullanılan çoğu kapalı 24 adet dükkanda gördük. Kervansarayın tam ortasında üstü kapalı sekizgen bir havuz yer alıyor. Burada akmakta olan su eskiden yolcuların ihtiyaç duydukları suyu elde edebilmeleri içinmiş. Sonra öğle yemeği için kervansarayın bir köşesinde bulunan restorana gittik. Masalarda yemek yendiği gibi yanlardaki sedir ve kilim konmuş olan yerden epey yüksek odacıklara çıkıp sedire oturup yiyebiliyorsun. Zamanlama olarak restoranın çok dolu olduğu bir saatte geldik. İçerisi Çinli kaynıyordu masalar dolu idi. Bizde sedirlerde oturup açık büfeden salata alıp çorba söyledik ancak çorba bile çok geç geldi o nedenle ana yemek söylemeden kalktık.
Yemek sonrası otobüsü beklerken yolun karşısındaki Kaşhan yazımda da anlattığım Yakh-Chal - Meybod Buz Evini [7] dışardan gördük. Önünde bazı sanatsal metal heykeller vardı. Otobüse binip Yezd’e doğru yola çıktık.
Yol üzerinde dışarıdan Kabootar Dovecote - Güvercin Kulesini [8] gördük. Yaklaşık 50 dakikalık bir yolculuktan sonra Yezd [9] kentine vardık. Ancak varır varmaz çölde nadir görülen bir olaya şahit olduk. Zoroastrians Dakhmeh - Sessizlik Kulelerine gittiğimizde fırtına çıktı ve aşırı yağmur yağdı.
Bu nedenle bu geziyi yarına bırakıp Ateşgede-Zerdüşt Ateş Tapınağına [10] gittik. Girişi: 150.000 İran Riyali. İçeride duvarda şöyle bir uyarı var: “Bu Zerdüşt Ateş Tapınağı dini bir ibadet yeridir ve Zerdüştler her zaman Ateş Tapınağı çevresinde dua etmektedir. Ateş Tapınağı'nda huzur ve sessizliğin korunması için işbirliğiniz rica olunur. ”
Tapınak boş bir salon ve camın arkasında büyük bir bronz kadehte sönmeyen ateşten oluşuyor. Duvarda Zerdüşt’ün temsili bir resmi var. Oradan bahçeye çıktık tapınağın yanındaki binada Zerdüşt inancına göre yaşayan insanların hayatlarından çeşitli kesitler canlandırmalar ve tabelalar [11] eşliğinde anlatılıyor.
Yemek, kıyafet, dine giriş, evlilik gibi konular manken ve örneklerle gösterilmiş. Binanın alt katında ise yine Zerdüşt inancına göre yaşayan bu insanların hayatları fotoğraflarla anlatılmış. Oradan daha aşağıya inen merdivenler var ve inince buranın bir su sarnıcı olduğunu anlıyorsunuz. Duvardaki yazılarda Sarooj’a [12] yani duvar harcına dokunabilirsiniz yazıyor. Bol bol fotoğraf çektirip, otobüse binip Yezd’i gezmek için devam ettik.
Yol üzerinde Markar Saat Kulesi’ni [13], Dad Hotel’i https://dadhotel.com/en/, Shahid Beheshti Meydanını, Amir Chakhmaq Complex-Emir Çakmak Kompleksini [14], İmamzade Shahzad Fazel’i [15] gördük.
Sonra otobüsten İmam caddesi üzerinde Saat Kulesi [16] önünde indik. Oradan Yezd Ulu Cami veya Cuma Cami’ne [17] kadar yürüdük. Üstünde 52 m. yüksekliğinde iki minaresi ile çok görkemli bir taç kapı bizi karşıladı. Mukarnasların arasında açık bir pencere gökyüzünü gösteriyor. Tam önünde iki adet büyük sadaka taşı vardı. Burada giriş ücretsiz idi. Ancak kadınlara yine Çador giydirildi. Girişte bina ile ilgili bir tanıtım levhası [18] vardı.
Müthiş tahta kapılardan geçince bir avluya geliniyor. Avlunun çevresi muhtelif odalar ile dolu. Avlunun solunda kapalı bir eyvan ve devamında ana kubbenin olduğu salon görülüyor yani kapısı yok. Eyvanın tavan işçiliği çok değişik. Eyvanın iki yanında büyük sütunlu iki adet nef var. İçeri girip mihrabı ve ana kubbe tavanını da gördük. Mihrap, kıble duvarında yarı sekizgen bir niş olup, çini mozaik çiçek motifleriyle kaplanmış ve yine imamın yeri çukur. Kubbenin merkezinde küçük çini parçalarından madalyon şeklinde geometrik bir şekil oluşturulmuş.
Sonra dışarı çıkıp serbest zamanda biz yine rehber Armin ile caminin arkasındaki Yezd’in eski mahallelerine daldık. Kerpiç binaların arasındaki dar sokaklarda ve tünellerde yürüyerek ilerlerken İmamzade Seyyid Tavus Cami, rüzgar kuleleri, Cafe Nardoon, ağaç kapılar, binalar arasındaki kemerler, Safikhani Boutique Hotel , Boostan Shah Abolqasem Parkı, Rafiean's Old House/ The Tourist Library, Kertenkeleler ülkesi isimli küçük hayvanat bahçesi, On iki İmam Türbesi [19] dışarıdan görüldü.
Sonunda Ziaeie Okulu ya da İskender'in Hapishanesi [20] denen binanın girişinin bulunduğu parka ulaştık. Buraya kadar gelmişken girelim dedik. Giriş 50.000 İran Riyali.
Okula girildiğinde bir avlu, çevresinde odalar, kuyu ve aşağı inen merdivenler sizi karşılıyor. Çevrede rüzgar kuleleri var.
Sağ tarafta ana kubbenin olduğu bölümün tavanı oldukça yüksek ve zamanında duvarlarda işlemeler varmış ancak zarar görüp silinmiş. Burada muhtelif tarihi kitabeler sergileniyor.
Avlunun sağında içerisinde çeşitli el sanatlarının sergilendiği ve nasıl yapıldıklarının uygulamalı olarak gösterildiği bir el sanatları müzesi veya okulu var. Avludan merdivenle aşağı iniliyor. Buranın büyük bir sarnıç olduğu görülüyor. Ortada küçük bir havuz var.
Soldan devam edilince muhtelif el sanatları dükkanları var. Bakır, cam, kuyumculuk el sanatları hem icra ediliyor hem satılıyor.
Binadan çıkıp diğer arkadaşlarla buluşup labirent gibi Yezd sokaklarında kaybolduk. Allahtan yanımızda rehber var. Duvarlarda asılı sigara atma kutuları ilginçti.
Bir müddet daha gezdikten sonra Yezd Cuma camii manzaralı Karizma Cafe‘de çay molası verdik. Yezd akşamını tepeden seyredip, Cuma camiden akşam ezanını dinledik. Bu İran’da duyduğumuz en net ezandı. 118.000 Riyal ödedim.
Sonra grupla buluşup kalacağımız otel Yazd Arg-e-Jadid Hotel’e gittik. Akşam yemeğini otel restoranında yedik. Açık büfe salata ve meze tarzı yemekler ile büyük bir kuzu kol yedik. 390.000 İran Riyali ödedik. Otelimiz oldukça yeni ve moderndi. İran’da tuvalet taharet muslukları bizdeki gibi klozette değil, fotoğraftaki gibi normal bir duş hortumu olarak yanda duruyor. Ayrıca erkek tuvaletlerinde pisuvar yok. Bunun sebebini de daha sonra okuduğum kitaplarda keşfettim. Zerdüşt inancı gereği ayakta tuvalet yapmak uygun değilmiş. Evet günü böylece sona erdirdik.
Merhaba, açıklamalar için yazıdaki sayının üzerine tıklarsanız açıklamaya gelirsiniz. Açıklamadaki sayıyı tıklarsanız yazının ilgili bölümüne geri dönersiniz.
Aşağıdaki kaynaklardan yararlanılmıştır.
İran Gezi rehberi – Zafer Bozkaya
İran Yolculuğu – Sarı Otobüs-1 – Özcan Yurdalan
Golestan Palace – The Everlasting Heritage - Davood Vakilzadeh
Büyülü Bir Yolda (İran, Pakistan, Hindistan, Nepal) - Işıl Özgentürk
Anadolu'ya ve İran'a Seyahat - Josaphat Barbaro
Chardin Seyahatnamesi - İstanbul, Osmanlı , Gürcistan, Ermenistan, İran 1671 - 1673
Deylem'den Dersim'e (İran'a Seyahat) - Ali Kaya
Portekizli Seyyahlar - İran,Türkiye,Irak,Suriye ve Mısır Yollarında - Salih Özbaran
XVII.Asır Ortalarında Türkiye Üzerinden İran’ a Seyahat - J.B. Tavernier
Şemseddin Günaltay - İran Tarihi
Gene R. Garthwaite - İran Tarihi - Pers İmparatorluğundan Günümüze
Josef Wiesehöfer - Antik Pers Tarihi
AÇIKLAMALAR:
[1] Meybod: İran'ın Yezd eyaletine bağlı 80 bin kişilik nüfusu olan bir çöl şehridir. İslam öncesi döneme kadar uzanan antik bir şehirdir. Mozaffaridler döneminde İran'ın başkentiydi. Mozaffarid krallığı, ilk kral Mubariz al-Din Muhammed'in doğduğu Meybod'da kurulmuştur. İran'daki en eski kalelerden biri Meybod'daki Narin Ghaleh'dir ve tarihi Ahameniş ve Sasani dönemlerine kadar uzanmaktadır. Chaparkhaneh ve Karvansaraye, Abbasi, Safevi döneminden kalma tarihi yapıların diğer bazı örnekleridir. Moğollar ve daha sonra Timurlular tarafından yağmalanan ve katliama uğrayan şehir, Safeviler döneminde yeniden toparlanmıştır. Meybod'dan birçok önemli büyük şair, sufi, din adamı ve siyasetçi çıkmıştır. "Keşf-ol-Asrar "ın yazarı Meybodi, Büyük Ayetullah Haeri, Hüseyin Makki ve daha birçokları Meybod'da yaşamıştır. Halk dilinde Narenj Kalesi olarak adlandırılan bu yapı, İslam'ın İran'a gelişinden önceki döneme kadar uzanan eyaletin en önemli kalıntılarından biridir ve ulusal yapılardan biri olarak kaydedilmiştir. Bu antik kale Galeen tepesinin üzerine inşa edilmiştir ve şehre tepeden bakmaktadır. Binanın üst katlarının yeniden inşa edildiği ve İslami döneme ait olduğu görülmektedir. Mozafferiler veya Safeviler döneminde inşa edilmiş olabilir.
[2] Narin Kalesi : İran'ın Meybod kasabasında bulunan kerpiç bir kaledir. Yerel lehçede Naranj (ekşi portakal) Kalesi olarak da anılır. Yaklaşık 5000 yıldır burada duran bir tarih eser olan Naryn Kalesi, Meybod'un en önemli anıtı, Yezd eyaletinin en eski tarihi mekanı ve İran'ın en eski kalelerinden biridir. Narein Kalesi aynı zamanda antik çağların en büyük kerpiç yapılarından biridir. Yapının kalıntıları tabanından 40 m. yüksekte duruyor. Son arkeolojik araştırmalar bölgede en az 5000 yıldır eski insanların yaşadığını gösteriyor. Ancak Narin Kalesi Demir Çağı ve Medyan İmparatorluğu'na (M.Ö. 678-549) aittir. Sasani döneminde (MS 224-651) ve 14. yüzyılda kalede yenileme ve genişletme çalışmaları yapılmıştır. Ancak İran'ın Moğol istilası onu yok etti. Narin Kalesi yaşamak için iki ana bölümden oluşur: Şahneshin (kraliyet bölümü) ve halk bölümü. Halk bölümünde ise cami, hamam ve pasajlar bulunuyordu. Ne yazık ki günümüzde bunlardan hiçbir iz kalmamıştır. Kraliyet bölümünde üç katlı binalar ve mekanlar bulunmaktadır. Bu kısım üçüncü kapıdan başlayıp Mozaffari Oyuk olarak bilinen Şahneshin oyuğundaki spiral bir yolla sona ermektedir. Narin Kalesi, şehre hakim bir çamur tepesi üzerinde bulunan tamamen tuğladan bir yapıdır. Mimarlar bu yedi katlı kale için dört adet yuvarlak ve yüksek kule inşa ettiler. Günümüzde sadece orta kısımlarının kaldığını görebiliyoruz. Çok sayıda ve iç içe geçmiş odaların inşası kale mimarisinin bir diğer önemli parçasıdır. Bu odaların birçoğu kalenin alt ve katlarında yer aldığından ve koridorları çöktüğünden dolayı ulaşılamamaktadır. Cumbada başta Sasani dönemi olmak üzere farklı dönemlere ait mimari yapıları görebilirsiniz. Bu yapının inşasında kullanılan tuğlaların boyutlarının birbirinden farklı olması, kalenin farklı tarihsel dönemlerde inşa edildiğini ve tamamlandığını göstermektedir. Bu tuğlalardan bazılarının Medyan döneminde kullanılmış olması muhtemeldir. Bu binayı çevresinden ayıran çok sayıda kapı, kule ve surların yanı sıra iç içe geçmiş ağır duvarlar Narin Kalesi'nin yapısını oluşturur. Bazı arkeologlar konutun MÖ 3.000 ila 4.000 yıllarına tarihlendiğini belirtiyor. Belirtilen antik çağa bakıldığında Narin Kalesi'nin Yezd tarihindeki en eski insan uygarlığına sahip olduğu anlaşılıyor. Bu kalede gördüğünüz tüm kuleler ve kapılar, kalenin savunma yönünü ortaya çıkaran makineleşmeler, delikler ve sığınaklarla donatılmıştır. Çoğu dönemde bu bina hükümet kalesi, bazen de sığınak olarak kullanıldı. Ayrıca bu devasa tarihi kompleksin inşasındaki önemli noktalardan biri de hendek kazılmasıdır. Bu hendek altındaki tünellerin uzunluğu 3,8 mil kadardı. İran'ın tüm şehir ve kalelerinde olduğu gibi hendek kazmak şehrin savunma sisteminin bir parçası olmuş, bu kale-kentin tasarımında da hendek kazmak dikkate alınmıştır. Savunma yapısı açısından bu kalenin beş çiti ve kapısı vardır. Düşmanın sızmasını neredeyse imkansız hale getirecek kadar karmaşık ve benzersiz bir yapıya sahiptir. Bu muhteşem tarihi mekanın ilginç ve dikkat çekici noktalarından biri de yer altı geçit ağının bulunmasıdır. O zamanın tasarımcıları ve mimarları bunları vatandaşların su ve yiyecek gibi ihtiyaçlarının karşılanması için inşa ettiler. Yolların hiçbir zaman bir yabancı ya da saldırgan tarafından fethedilmediği söyleniyor. Burada yapılan kazılarda kaşifler, bu antik kalenin uygarlığı ve antikliği hakkında birçok önemli bilgiye işaret eden bir çömlek parçası keşfettiler. Bu çömlek parçasının üzerinde yarı insan, yarı hayvan bir yaratığın resmi olduğu anlaşılıyor. Bu görüntü, Elam uygarlığına ait olan M.Ö. 3. binyıl resimlerine oldukça benzemektedir. Mimarlık uzmanları Narin Kalesi'nin yerleşiminin ve yapımının sağlam bir arazi üzerinde yapılmadığına inanıyor. Kazı görevlileri burada tuğla yapılı mimari eserler buldu. Bu işaretleri kuzey duvarının alt katmanlarında ve girintide görebilirsiniz. Bu çok önemli ve değerli bir koleksiyonun varlığını gösteriyor. Narin Kalesi'nin İslam'ın ilk dönemlerinde mesken olarak kullanıldığı da anlaşılıyor. Çünkü bu koleksiyonda MS 9. ve 10. yüzyıl mimarisine ait unsurları görebilirsiniz. Bu rekonstrüksiyonları girintide, kulelerde, surlarda, hendeklerde ve şehir merkezinde görebilirsiniz. Mimarlar bu kısımlarda yapılan restorasyonların doğru mimari ilkelere uyulmadan yapıldığını düşünüyor. İnşaatçıların bu sistematik olmayan onarımları aceleyle yaptıklarına inanıyorlar.
[3] Şah Abbasi Kervansarayı : Kervansaraylar, ünlü Pers Kraliyet Yolu'nun yanı sıra İpek Yolu'nda her 25 ila 30 kilometrede bir tüccarlara, gezginlere ve hatta orduya ev sahipliği yapar ve onlara yiyecek ve yatak sunarken, eşyalarını ve hayvanlarını haydutlardan ve doğal unsurlardan korur ve güvende tutar. Kervansaray aynı zamanda birçok farklı kültürden, dinden ve dilden insanın buluştuğu, fikir alışverişinde bulunduğu ve birbirlerini etkilediği, kendine has özellikleri olan Fars mimarisinin formlarından biridir. Meybod kervansarayı, Kerman-Rey'in önemli antik güzergahı üzerinde yer almaktadır ve eski zamanlardan 50 yıl öncesine kadar parlak günlerini yaşamıştır. Tuğlalar kullanılarak kare planlı 4 revaklı olarak inşa edilmiştir. Meybod Kervansarayı'nın tarihi Safevi hanedanına kadar uzanmaktadır (daha eski bir temel üzerine inşa edilmiştir) ve özellikleri ve su erişimi göz önüne alındığında ilin örnek kervansaraylarından biridir. Şah Abbasi Kervansarayı, İran'ın Meybod şehrinde bulunan yol kenarında bir handır. O döneme ait birçok gizemli sırrı barındıran Safevi dönemi yapısıdır. Şah Abbasi Kervansarayı mimarisi, yerleşimi ve iç tasarımı açısından oldukça önemlidir. Avlu merkezli dikdörtgen planlı olup dört revak yöntemiyle tuğladan yapılmıştır. Şah Abbasi Kervansarayı'nda bir Ab-Anbar (su deposu), bir Chapar Khaneh (kurye evi) ve bir Buz Evi bulunmaktadır. Bina kapalı geçitler, dış verandalar, giriş holü, orta avlu ve yüz odadan oluşmaktadır. Avlu içerisinde havuz vardır ve girişi Kemerli Sokakta bulunmaktadır. Avluda günümüzde el sanatları atölyesi olarak kullanılan 24 oda bulunmaktadır. Kervansarayın bazı bölümleri geleneksel bir restorana dönüştürüldü.
[4] Meybod'daki Kelar Rezervuarı'nın tarihi Safevi dönemine kadar uzanmaktadır. Sarnıçlar genellikle şehirlerin merkezinde yer alır ve Hamam, Qanat, Kubbe, Pashir ve Rüzgargülünden oluşur. Sarnıçların yapımında en önemli malzemelerden biri olan Dime, kül, kireç ve kumlardan oluşur. Su hazneleri öncelikle içme suyunun işletilmesi ve bakımı için kullanılmıştır. Su kemerinin sürekli akış halinde olduğu mahallelerde, su depolamak için Abanbar adı verilen bir rezervuar kullanılmıştır. Bu su sarnıçları her gün ve içme suyu için yılda bir kez doldurulurdu. İran'daki su depolarının en eski örneklerinden biri Choghazanbil sitesinin yanında yer alır ve İlam uygarlığı dönemine kadar uzanır. Suyu sağlıklı tutmak için, hava akışını sağlamak amacıyla genellikle su haznesinin üzerine rüzgârgülü yapmışlardır. Bazı sarnıçların üstünde, bir veya iki kraterin sargıları bulunur, böylece hava rüzgarın estiği her taraftan rüzgar koğuşlarından akar.
[5] Meybod Zilu Müzesi, Zilu ve diğer el dokuması kilim ve halılar için özel bir müzedir. Bu müze, bu değerli sanatın korunması ve yaşatılması amacıyla Meybodlu sanatkarlar tarafından kurulmuştur. Zilus'un arka plan rengi, dokuzuncu yüzyıldan kalma kırmızı, mavi, beyaz ve yeşildir. Bu müzede dokumaya yönelik aktif tezgahlar, yaşlıların Zilu dokuduğu ve aynı zamanda işlemin anlatıldığı atölyeler bulunmaktadır. Bu müzedeki tarihi Zilular, Yezd Vilayeti Kültürel Miras, El Sanatları ve Turizm Teşkilatı'nın çabalarıyla toplanıp biriktirilmiştir. Bu müzede gerçekten kıymetli ve değerli olan 55 örnek zilu bulunmaktadır ve bunların en eskisi Meybod Jame Camii'ne ait olup, tarihi H. 808'e (yaklaşık 615 yıl öncesine) kadar uzanmaktadır. Meybod Zilu Müzesi 2 bölümden oluşmaktadır: eski ve yeni Zilu şubeleri. Meybod, İran Ulusal Anıtlar Listesi'nde somut olmayan miras olarak kaydedilen Zilu dokuma sanatıyla ünlüdür. Zilu, İranlıların en eski el dokuması halılarından biridir. Zilu'da kullanılan başlıca iplik pamuk ipliğidir ve astar dokusu çok basit gibi görünse de nispeten gelişmiştir ve özel tekniklerle doludur. Tasarım ve doku açısından Zilu dokumacılığı, ahşap hasır dokumaya çok benzer. Genellikle soğuk ve göçebe ortamlarda yetişen diğer halı türlerinin aksine Zilu, kırsal ve kentsel bölgelerde, özellikle sıcak ve kuru bölgelerde en yaygın olanıdır. Zilu dokumacılığı yıllar önce Fars, Horasan, Azerbaycan gibi diğer illerde ve Yezd dahil çöl bölgelerinde de yapılıyordu. Ancak en iyi Zilu'ların çoğu Meybod'da yapıldı ve ülkenin farklı yerlerine gönderildi. Geçmişte Zilu, ev kullanımının yanı sıra cami, türbe ve okul gibi halka açık yerlerde de kullanılıyordu. Zilu hala bu tarihi yerlerin bazılarında kullanılıyor.
[6] Meybod Çömlek Müzesi: Meybod, çömlekçilik ve seramik üretiminin en önemli merkezlerinden biridir. Çömlekçilik binlerce yıldır kent kültürünün bir parçası olmuştur. Meybod seramikleri ve toprak kapları tasarım açısından benzersizdir.
[7] Yakhchal ya da buz odası, İran'da çoğunlukla buz depolamak için inşa edilen ve kullanılan, ancak bazen yiyecek depolamak için de kullanılan eski bir doğal buzdolabıdır. Yaz aylarında civar köylerde yaşayan insanlar buz ihtiyaçlarını bu tür yapılardan karşılarlardı. Yeraltındaki boşluk ve ısıya dayanıklı kalın yapı malzemesi, dışarıdaki ısının tüm yıl boyunca iç mekâna ulaşmasını engelliyordu. Genelde buz odaları buz havuzları, duvarlar, bir buz hendeği ve yüksek bir kubbe içerirdi. Çoğunlukla, hacmi zaman zaman 5.000 metreküpe kadar çıkan, tabanında en az 2 metre kalınlığında kalın duvarları olan ve belirli oranlarda kum, lay, yumurta akı, kireç, keçi kılı ve külden oluşan, böylece ısı transferine dirençli hale gelen büyük bir yeraltı alanıydı. Bu karışımın genellikle su geçirmediği düşünülürdü. Mekânın genellikle bir ghanat'a (aynı zamanda Qanat) erişimi vardı ve genellikle yaz aylarında iç sıcaklığı kolayca soğuk seviyelere düşürebilen bir rüzgâr tutucu sistemi içeriyordu. Kışın belirli bir miktar su, alt yüzeyleri tamamen düz olan odaların kalın ve yüksek duvarları içinde depolanırdı. Kışın geceleri yaşanan soğuk, her gece birkaç santimetre buz oluşması için yeterli olurdu. Bu yöntem, her aşamada buz üretim oranını değerlendirmek için becerikli bir yaklaşım gerektiriyordu. Buzun kalınlığı 30-40 santimetreye ulaştığında parçalara ayrılır ve dairesel buz odalarında depolanırdı. Sıcak zamanlarda eriyen buzları toplamak için buz odalarının dibine birkaç kanal inşa edilmişti. Her buz katmanı, komşu katmanlardan ayrı tutulması için samanla kaplanırdı. Her buz odasının 2 koridoru olurdu; biri kışın buz bloklarını depolamak için, diğeri de yazın onları geri almak için. Yezd vilayetinde kalan tek toprak buz odası, Yezd'in 50 kilometre kuzeyindeki Meybod'da bir kervan yolu üzerinde ve bir su deposu ile şehrin ana kervansarayı gibi bazı tarihi yapıların bitişiğinde yer almaktadır. Bu bina bozulmadan kalmıştır ve zamanının mimari tarzının mükemmel bir örneği olarak kabul edilmektedir. Safevi dönemine ait olduğu düşünülmektedir. Bu buz havuzunun yüzeyi yaklaşık 8.000 metrekare genişlemektedir. Buz odasının duvarları 2 metre kalınlığında ve 8 metre yüksekliğindedir. Güney, doğu ve batı duvarları sırasıyla 42, 20 ve 20 metre uzunluğundadır. Doğu duvarı çökmüştür. Depo alanına ve kubbeye 2,2 metre genişliğinde ve 2 metre yüksekliğinde bir girişten ulaşılmaktadır. Kubbenin eksenel düzlemi yaklaşık 300 metrekaredir ve yüksekliği yaklaşık 15 metredir. Depolama alanı 13 metre çapında ve 6 metre derinliğinde olup kubbenin altında yer almaktadır. Kubbenin altındaki duvarların kalınlığı yukarıdan aşağıya doğru giderek azalır, böylece 2,4 metrelik duvar kaidenin dibinde 25 santimetreye kadar daralır. Yağmurlar ve fırtınalar kubbenin kuzeybatı tarafına bir miktar zarar vermiştir.
[8] İran Güvercin Kuleleri : İran'ın farklı bölgelerinde Güvercin Kuleler olarak bilinen kuleler inşa edilmiştir. İran güvercin kuleleri Persler tarafından kullanılan en pratik yapılar arasındaydı ve genellikle silindirik bir şekilde inşa edilmişlerdi. Güvercin Kulelerin farklı nedenlerle inşa edildiği ve çeşitli faydaları olduğu unutulmamalıdır. Geçmişte insanlar bu binaları güvercinlerin ve diğer kuşların yüksek kaliteli asidik gübresini toplamak için kullanıyordu. Buralar bir zamanlar dünyanın en iyi gübrelerinin üretildiği fabrikalardı. Bu gübreleri çiftliklerde, bahçelerde ve tabakhane, deri yapımı ve barut yapımı gibi endüstrilerde kullanıyorlardı. Bu kuşların bir başka kullanım alanı da etlerini yemek için kullanmaktı. Fransız bir turist olan Chardin'in Safevi döneminde (MS 1501 - 1736) İran'a yaptığı gezi sırasında İran Güvercin Kuleleri hakkında yorum yaptığını bilmek ilginç olabilir. Şöyle demiştir: "Bence İran dünyanın en iyi Güvercin Kulelerinin inşa edildiği bir ülke. Bu Güvercin Kuleleri bizim Batı'daki en büyük kuş cennetlerimizden altı kat daha büyük. Sadece tarihi İsfahan kentinin çevresinde 3.000'den fazla Güvercin Kulesi var." Ülkedeki Güvercin Kulelerin çoğu İsfahan ve Yezd yakınlarındadır. Bunların arasında en ünlüsü Meybod Güvercin Kulesi'dir. Bu bina Pers mimarisinin harikalarından biridir. Yüksekliği 8 metre olan bu bina, göçmen güvercinler için 4.000 yuva kapasitesine sahiptir. Kulenin tüm yuvaları dikdörtgen şeklindedir ve her bir yuva birden fazla güvercine ev sahipliği yapabilmektedir. Tarihi kulenin yanında silindirik şeklini, orijinal Fars tarzını ve özel mimari tasarımını görebilirsiniz. Güvercin Kulesi üç katlıdır, altıgen bir kubbesi vardır ve her yerde alçı ve tırtıklı süslemeler görebilirsiniz. Yezd'deki diğer tarihi binalar gibi bu binada da kullanılan ana malzemeler kerpiç ve çamurdur. Güvercin Kulesi'nin çatısında, 1,5 metre yüksekliğinde dört küçük kule ve aslında güvercinlerin giriş ve çıkışı olan büyük bir kule görebilirsiniz. Güvercin Kulesi aslında kuşlar için güvenli bir sığınaktı. Bu binanın mimarisi baykuş, şahin gibi hayvanların içine girip güvercinleri avlayamayacağı şekildeydi. Güvercin kulesinin yapısı o kadar kusursuzdu ki, yırtıcı kuşların girme olasılığını sıfıra indiriyordu. Bu nedenle güvercinlerin giriş deliklerinin çapı sadece güvercinlerin girebileceği ve istilacı kuşların giremeyeceği kadar büyüktü. Binanın etrafındaki beyaz çizgi de aynı amaçla kullanıldı. Kedilerin ve yılanların kulelere tırmanmasını önlemek için kulenin ortasında alçıdan bir çizgi ya da çizgiler kullanmışlar. Çizgilerin beyaz rengi, binayı güzelleştirmenin yanı sıra güvercinleri çekmeye de yardımcı oluyordu. Mimarlar kuleyi mümkün olan en yüksek kapasitede ve en fazla sayıda yuvaya sahip olacak şekilde tasarladılar. Yapı aynı zamanda güvercinlere yazın serin, kışın ise sıcak bir ortam sağlamıştır. Güvercin Kulesi'nin içi o kadar güvenli ve eğlenceliydi ki bazen yaklaşık 25.000 güvercine ev sahipliği yapıyordu. Meybod Güvercin Kulesi'nin yapımında en ilginç ve yaratıcı noktalardan biri de olası titreşimlere dikkat edilmesi olmuştur. Hikayeye göre güvercinler tehlike hissettiklerinde aniden uçarak kulenin içinde bir titreşime neden oluyorlar. Bu sorunu çözmek için, kulenin ortasına bir kat inşa etmenin yanı sıra, mimarlar kulenin uzunluğunu azaltmak ve yapıyı güçlendirirken titreşimleri önlemek için dış ve iç silindirler arasında kemerler oluşturdular. Dahiyane mimarinin yanı sıra, Perslerin güvercin düşmanlarını püskürtmek ve güvercinleri Güvercin Kuleleri'ne çekmek için başka hileleri de vardı. Bu hilelerden biri kurt ve sırtlan gibi bazı hayvanların kokusunu ve buhur gibi bazı bitkilerin kokusunu kullanmaktı. Başlı başına yaratıcı bir icat olan yılan kapanı yerleştirmek de Güvercin Kuleleri'nde yaygındı. Ayrıca çiftçiler kulenin yanına bir kase süt yerleştirmiş ve kasenin etrafına kireç dökmüşlerdir. Yılan sütü içmek üzereyken derisi kireçle zehirlenmiş ve bu da yılanı öldürmüştür. Son olarak, yılanların yoğurt yemeyi sevdiklerini bildiklerinden, dar kapları yoğurtla doldurup kulenin zeminine gömmek adet haline gelmiş. Yılan çömleğin içine girip yoğurdu yedikten sonra çömlekten çıkamazmış. Çünkü yoğurdu yedikten sonra yılanın vücudu yağlanmış ve bu hile ile yılan tuzağa düşürülerek öldürülmüştür.
[9] Yezd : İsfahan'ın 270 km güneydoğusundadır. 2016 nüfus sayımına göre nüfusu 529.673'tür. Tarihi Yezd şehri 2017'den beri UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilmektedir. Nesiller boyunca çöl çevresine uyum sağlaması nedeniyle Yezd, eşsiz bir Fars mimarisine sahiptir. Birçok örneğinden dolayı "Rüzgârgülleri Şehri" ( Shahr-e Badgirha) olarak adlandırılır. Ayrıca Zerdüşt ateş tapınakları, ab anbarları (sarnıçlar), qanatları (yeraltı kanalları), yakhchalları (soğutucular), Fars el sanatları, el dokuması kumaşları (Fars termeh), ipek dokumacılığı, , İran pamuk şeker'i olan ve pişmaniyeye benzeyen "Pashmak" ile meşhurdur. Yezd "saf" ve "kutsal" anlamına gelir. Zerdüşt dininin merkezidir. Şehrin 3000 yıllık geçmişi vardır. Şehrin ilk kurucularının Med'ler olduğu ve şehrin o dönemdeki adının Ysatis olduğu bilinmektedir. Daha sonraki Sasani hakimiyeti sırasında şehrin adı, o zamanki hükümdar Yazdegerd'e ithafen Yezd olarak değiştirildi. Ve şehir bir Zerdüşt merkezi haline geldi. Daha sonra İslam orduları tarafından alınan şehre Müslümanlar hakim oldu. Şehir, ıssız ve yol güzergahlarından uzak bir konumda olması nedeniyle, fazla bir tahribata uğramamıştır. Hatta Moğol İstilası zamanında İran'ın diğer bölgelerinden kaçan halk buraya sığınmıştır. 1272'de şehri ziyaret eden Marco Polo, şehrin ipekli dokumalarından ve büyük bir ticaret merkezi olduğundan bahseder. Eski zamanlardan beri kaliteli halı ve kilimleri ile tanınan Yezd, günümüzde İran'ın tekstil merkezidir. Şehirdeki diğer önemli sanayi kolları; inşaat malzemeleri ve seramik üretimi, ülke çapında meşhur şekerlemeleri, kablo ve teknoloji sanayinde kullanılan yan ürünler. Turizm ise oldukça gelişmiştir. Eski bir şehir ve Zerdüştlüğün merkezi olması Yezd'in turizmde önemli merkezlerinden olmasını sağlamıştır. Eşsiz mimari eserlerin yanında, Ateş Tapınağı ve burada sürekli yanan ateş ilgi çekici turistik yerlerindendir. Muhammed Hatemi ve Moşe Katsav burada doğmuş ünlülerdendir.
[10] İran’ın Yezd kentinde bulunan Zoroastrian Fire Temple Of Yazd, Zerdüştlerin ana tapınağıdır. 21 metre yüksekliğindeki tapınak, 1934 yılında inşa edilmiştir. Zoroastrian Fire Temple Of Yazd’ın ortasında büyük bir havuz ve ön tarafında Ahura Mazda’nın heykeli bulunmaktadır. Tapınak muzaffer ateş olarak bilinen dokuz ateşten sonuncusuna ev sahipliği yapmaktadır. 1500 yıldır yanmakta olan ateş, saflığın en üst zirvesi olarak kabul edilmektedir. Zerdüştlerin kutsal ateşlerinin evi olarak bilinen Zoroastrian Fire Temple Of Yazd, Cemşid Amanat tarafından inşa edilmiştir. Tapınağın mimarisinde İran ve Hint motiflerinin göze çarpmaktadır. Tapınağın duvarlarında Zerdüştlerin kutsal kitabı Avesta’dan cümleler bulunmaktadır. Tapınak içinde bulunan kutsal ateşin MS 470 yılından bu yana yandığı bilinmektedir. 1500 yıldır yanmakta olan kutsal ateş bronz bir kap içinde yanmakta ve cam bir duvarla korunmaktadır. Ateşin canlı tutulması için günde birkaç kez kuru odunla beslenmektedir. İç kutsal alanda ateş ışığı dışında ışık bulunmamaktadır. Zerdüşt törenleri kutsal bir ateşin etrafında gerçekleştirilmektedir. Sadece tapınağın rahipleri ateş tapınağına girebilmektedir. Görevli rahipler badem veya kayısı odunları ile ateşi beslemekte ve 24 saat süreyle hiç sönmeden yanmasını sağlamaktadır. Ziyaretçiler camın arkasından kutsal ateşi görebilmektedir. Bu ateş Yezd’e Ardakan’daki orijinal yerinden 1940 yılında nakledilmiştir. Müzedeki tablolarda Zerdüşt’ün büyük boy temsili bir portresi dikkat çeker. Binanın dış girişinde Zerdüştilerin Faravahar denilen kuş-adam sembolünü görebilirsiniz. Bu sembolde kuş-adamın bir elinde sadakat anlamına gelen yüzük vardır. Öbür eli saygıyı ifade etmektedir. Üç katlı tüyleri olan kanatları, düşüncede, sözlerde ve davranışlarda saf olmayı öğütleyen Zerdüşt inancını yansıtmaktadır. Binanın mimari yapısı Hindistan’daki Zerdüşt tapınaklarıyla benzerlikler taşır. Ana binanın yan tarafında Zerdüşt kültürüne ait çeşitli panolar, fotoğraflar ve ürünler sergileniyor. Aynı binanın alt katında günümüz Zerdüşt toplumuna ait çeşitli fotoğraflar da ilginç. Gene alt katta bir su deposuna bağlantı yapılan tünel görülebilir.
[11] Tabelalar
1.Tabela
İran takvimi eski zamanlardan beri her zaman bir güneş takvimi olmuştur. İran takviminde bir ay belirli isimler altında 30 güne bölünmüştür. Bir ay iki ayrı 8 gün artı iki ayrı 7 güne bölünmüştür. Ourmazd günü ve 3 Deys resmi tatil günleridir.
1 Ourmazd (Tanrı) 2 Bahman (iyi düşünceler) 3 Ordibehesht (en iyi dürüstlük) 4 Shahrivar (rüya kralı) 5 Esfand (Kutsal mükemmel mantık) 6 Khourdad (mükemmellik) 7 Amordad (sonsuzluk )8 Dey Be Azar 9 Azar (Ateş) 10 Aban (sular) 11 Khour (güneş) 12 Mah (Ay) 13 Tir (yıldız yağmuru) 14 Geoush (yaşam) 15 Dey Be Mehr 16 Mehr (dostluk ve sadakat) 17 Soroush (itaat) 18 Rashen (adalet talep eden) 19 Farvardin (terfi gücü) 20 Varharam (zafer) 21 Ram (mutluluk) 22 Bod (rüzgar) 23 Dey Be Din 24 Din (iç bilgelik) 25 Erd (mutluluk) 26 Ashtad (dürüstlük) 27 Aseman (gökyüzü) 28 Zamyad (toprak) 29 Mantreh Sepand (kutsal kelime) 30 Anaram (sonsuz ışık)
Yılın son beş günü, yıl sonunun beş Panjeh'i olarak adlandırılır. 12 (ay) * 30 (gün) + 5 (Panjeh) = 365. Bir güneş yılı 365 gün ve 6 saatten oluştuğu için, her dört yılda bir Panjeh'e "Avardad" adı verilen ve artık yıl olarak adlandırılan bir gün eklenir. Bir günün adı bir ayın adıyla çakıştığında, Zerdüştler Farvardinegan, Ordibeheshtegan, Khordadegan, Tiregan, Amordadegan, Shahrivaregan, Meheragan, Abanegan, Azaregan, Dayegan, Bahmanegan, Esfandegan gibi aylık festivaller olarak da bilinen günü kutlarlar. İnsanlar neden başkalarının 120 yaşına gelmesini ister? Sasaniler döneminde, güneş takvimini sabit tutmak için Zerdüşt rahipler her dört yılda bir gün eklemek yerine 120. yıla bir ay eklerlerdi ve böylece bir yıl 13 aya bölünür ve böylece son ayın tamamı kutlanırdı.
2.Tabela : Dua : Kişi temiz bir bedenle ibadet etmelidir. Bu nedenle Zerdüştler ellerini ve yüzlerini yıkar, ellerini ışığa doğru kaldırır ve Ahuramazda'ya (Tanrı) ibadet ederler. Zerdüştler günde beş vakit (Gah) namaz kılarlar. Gah, dua zamanını ifade eder.
İlk Gah: "Gah Havan" güneşin doğuşundan öğlene kadar
İkinci Gah: Öğleden öğleden sonraya kadar "Gah Rapitvan"
Üçüncü Gah: Öğleden akşama kadar "Gah Özyeran"
Dördüncü Gah: Akşamdan gece yarısına kadar "Gah Aywe Serotrem"
Beşinci Gah: Gece yarısından gün doğumuna kadar "Gah Oşahen"
Zerdüştler, Ahuramazada'nın Şidan Şid (tüm ışıkların ışığı) olduğuna inandıkları için ışık yönünde dua ederler. Ayrıca İslam'da "Allah'ın göklerin ve yerin nuru olduğuna" inanılır. Böylece Zerdüştler, Ahouramazda'yı sembolize eden ışığa doğru dua eder ve binlerce yıldır yanan ateşten gelen ışığa inanırlar.
3.Tabela: Sedrehpushi : Zerdüştlük inancında dinleri kabul etmek isteğe bağlıdır. Tüm Zerdüşt ebeveynler çocuklarına çocukluktan itibaren dinlerini, kültürlerini ve günlük dualarını öğretme sorumluluğunu üstlenmelidir. Çocukları ergenliğe ulaştığında (8 ila 15 yaş), onlar için Sedrehpushi ritüeli gerçekleştirilebilir. İlk kez Avesta okunurken ailelerinin ve arkadaşlarının huzurunda Sedreh'in (iyi düşünceyi temsil eden kıyafet) üzerine rahip tarafından bellerine bir kemer (kemer doğruluğu yaymayı temsil eder) bağlanır. Başka bir deyişle, törenin ardından çocuk resmi olarak Zerdüşt cemaatinin bir üyesi olarak görülür. Zerdüştler şu özellikleriyle tanınırlar:
1. İçsel işaretler: İyi düşünceler, iyi sözler ve iyi eylemler
2. Dış işaretler: Sedreh ve Koşti
Sedre, pamuk veya ketenden yapılmış iyi düşünme kıyafeti anlamına gelir. Beyaz renklidir ve vücudu örten ilk giysi olmalıdır. Beyaz renk temizliği, sadeliği ve alçakgönüllülüğü simgeler.
Koshti doğruluğu yaymak için kullanılan kemer anlamına gelir ve koyun yününden yapılmış beyaz renkli bir iptir. Kemer, 72 Haut Yasna'yı (Zerdüşt'ün kutsal kitabının bir bölümü) temsil eden 72 ipten dokunur. Zerdüştler bir dua gerçekleştirirken kemeri belirli bir noktadan çözer ve iyi düşünceler, iyi sözler ve iyi eylemler yaymayı sembolize eden 3 kez belin etrafındaki Sedreh'e yeniden bağlar ve çevreyi temiz tutmak Zerdüşt'ün dini bir emri olduğu için dört kutsal elementi (su, rüzgar, toprak, ateş) hatırlamak için üzerine dört düğüm atarlar.
4.Tabela: Zarathustra Biyografi
Doğum zamanı ve yeri : Dürüstlüğün ve bilgeliğin habercisi Zerdüşt, M.Ö. 1767 yılında İran'da doğmuştur. Bazı Sasani ve Pehlevi yazıtlarına göre bu Ari peygamberin doğum yerinin Urumiye civarı olduğuna inanılırken, günümüz araştırmacıları doğum yerini Doğu İran (Büyük Harezm) ile ilişkilendirmektedir.
Tefekkür dönemi : Zerdüşt 20 yaşındayken toplumun bakış açısından derinden rahatsız oldu ve onların inançlarının yanlış olduğunu düşündü. Aklında sayısız düşünce ve soru vardı. Yaratılışın sırrını keşfetmek için "Oşidarneh" adlı bir dağa gitmeye ve hayatının 10 yılını inzivaya çekilerek tefekkür ve ibadetle geçirmeye karar verdi.
Peygamberlik dönemi: Zerdüşt 30 yaşında 26 Mart'ta peygamber oldu. 42 yaşındayken Belh'te Kral Gashtasb Kiyani'yi ziyaret etti. Kral, Zerdüştlüğü ülkenin resmi dini olarak kabul etmeye karar verdi ve halkı Zerdüşt olmaya davet etti. Ardından din Pers imparatorluğu boyunca yayıldı.
Yaşamın sonu : Zerdüşt, Turbratur adlı Turan'dan gelen bir istilacı tarafından Belh'teki bir ateş tapınağında 77 yaşında öldürüldü (şehit edildi). Mezarının tam olarak nerede olduğu henüz bilinmemektedir.
5.Tabela: Govahgiri Ritüeli : Zerdüştlükte evlilik kutsal kabul edilir ve evlilik törenini gerçekleştirmek için rahip tarafından Govahgiri ritüeli gerçekleştirilir. Govah şahit anlamına gelir ve Govahgiri erkek ve kadın arasındaki evliliğe şahitlik etmek anlamına gelir. Evlilik, iki bilge insan arasında kurulan ve Zerdüşt yazıtlarında belirtilen bazı özel durumlar dışında koparılamayan bir bağdır. Zerdüşt dininde bir kişinin yalnızca bir karısı ya da kocası olabilir. Evlilik töreninden bir gün önce gerçekleşen Govahgiri gününde gelin Makna adı verilen yeşil bir elbise giyer, damat ise yeşil bir şapka takar ve sağ omuzuna yeşil bir peçete asar ve gelinin yanına oturur. Yedi kişi şahit olarak hazır bulunmalıdır. Rahip törene Avesta'dan bazı dizeleri okuyarak başlar ve çifte birbirlerini sevip sevmediklerini sorar, ardından da evlilik hayatları için bazı tavsiyelerde bulunur.
6.Tabela: Avesta : Avesta Kitabı, Antik Perslerin dinleri, ideolojileri, mitolojileri ve başarıları hakkında yararlı ipuçları sağlayan şüphesiz en değerli belgedir.
Avesta kelimesi "temel" ya da "bilgi" anlamına gelebilir. Mevcut Avesta beş ana bölüme ayrılmıştır:
1. Yasna: Avesta'nın ilk ve en önemli bölümüdür. Yasna kelimesi Avestan ve Pehlevi dillerinde sırasıyla "Yasnah" ve "Yasen Vaeezishen" olarak adlandırılmıştır. Yasna "övgü ve tapınma" anlamına gelir. Zerdüşt'ün ruhani öğretileri olan "Gathalar "ı içerir.
2. Yaştlar: Yaştlar Avestan dilinde "Yaşti", Pehlevi dilinde ise "Yaşt" olarak adlandırılır ve "övgü ve tapınma" anlamına gelir. Etimolojik olarak hem Yasna hem de Yasht kelimeleri ibadet anlamına gelen "Yez" fiilinden türetilmiştir. Yaştlar, eski Perslerin inançlarını, kültürlerini, dinlerini, mitlerini ve tarihlerini tasvir etmenin yanı sıra dini törenlerini nasıl gerçekleştirdiklerini ve ruhani Tanrı'yı fiziksel dünyada nasıl varsaydıklarını gösteren en açıklayıcı belgeler arasındadır.
3. Visperds: Bu ayetler, genel olarak tek Tanrı'ya ibadet anlamına gelen kutlamalar ve neşe de dahil olmak üzere dünyanın tüm iyi unsurlarını onurlandırmak, övmek ve onlara saygı göstermek içindir.
4. Vandidad: Vandidad, "İzedi" olarak adlandırılan dünyanın iyiliklerinin nasıl tanınacağı ve onlarla nasıl işbirliği yapılacağı ve "Deevs" olarak adlandırılan kötülüklere ve kirliliklere karşı nasıl mücadele edileceğine dair pasaj koleksiyonlarıdır.
5. Khordeh Avesta: Küçük Avesta anlamına gelir ve Zerdüştlerin günlük ibadetleri ve dini törenlerinin nasıl yapılacağına dair ortak metinleri içerir.
7.Tabela: Frahvahar : Zerdüştler insanın beş güçten oluştuğuna inanırlar:
1-Beden 2- Enerji 3- Ruh 4- Vicdan 5- Frahvahar
Fravahar, insanın yaratılışı sırasında içine yerleştirilmiş olan Tanrı'nın özünün bir parçacığıdır.
Ve sürekli olarak insanı ilerlemeye doğru yönlendirir ve ölümden sonra değişmeden Kutsal özüne geri döner. Fravahar "ilerleyen güç" anlamına gelir.
Yukarı doğru el: Hayatta ilerlemek için her zaman Tanrı için dua edin, O'na ibadet edin ve O'na minnettar olun.
Sol Elde Tutulan Yüzük: (Ahit ve Vaat Sembolü) : Hayatta ilerlemek için her zaman sözlerinizi tutun ve ahitlerinizi yerine getirin. Alyansların kökleri bu sembole dayanır.
Uzatılmış İki Kanat: (Ortadaki Halkaya Bağlı) : Her kanadın iyi düşüncelerin, iyi sözlerin ve iyi eylemlerin sembolü olan üç parçası vardır. İyi düşünceler, sözler ve eylemlerden oluşan kanatlarımız ne kadar güçlü olursa, evrenin yuvarlanan hareketinde o kadar yükseğe çıkabiliriz.
Sepanta Minoo: (Saf ve Kutsal Düşünceler) : Saf ve kutsal düşünceler ön tarafa yerleştirilmelidir ki ilerlemeyi hızlandırsınlar.
Şeklin alt platini: Bu platin üç parçadan oluşur ve kötü düşüncelerin, kötü sözlerin ve kötü eylemlerin sembolüdür. Düşüncelerimiz, sözlerimiz ve eylemlerimiz ne kadar ağır olursa, evrenin yuvarlanma hareketinde ilerlememizin önünde o kadar çok engel ortaya çıkar.
Angareh Minoo: (Ahriman) (yıkıcı düşünceler): Bu düşünceler geride bırakılmalı ve önemsenmemelidir.
Ortadaki Halka: (Evrenin yuvarlanma hareketinin sembolü) Dairesel bir yol üzerinde hareket eden herhangi bir nesne başlangıçtaki konumuna geri döner. Eğer iyilik yaparsak, bize iyilik verilir; eğer kötülük yaparsak, kötü sonuçlar görürüz.
Aydınlık yaşlı yüz: Hayatta ilerlemek için bilge, anlayışlı ve bilge insanlara danışın.
[12] Sarooj, İran mimarisinde köprü ve yakhchal yapımında kullanılan suya dayanıklı geleneksel bir harçtır. Sert bir karışım elde etmek için altıya dört oranında karıştırılan kil ve kireçtaşından yapılır ve üç gün boyunca yoğrulur. Hamamlardan elde edilen fırın cüruflarının bir kısmı, hasırcı otu (Typha) lifleri, yumurta ve saman ile birleştirilir ve sabitlenir, ardından eşit karışım için tahta bir çubukla dövülür. Yumurta akı gerektiğinde su azaltıcı olarak kullanılabilir.
[13] Markar Saat Kulesi : (Borj-e Sa'at-e Markar) Yezd'deki Vaght-Ol Saat Meydanı veya Saat Meydanı, İran'ın ve dünyanın en eski saat kulelerinden biridir. Tarihi kaynaklara göre Markar Saat Kulesi, İran'da türünün ilk örneğidir. Ayrıca 1999 yılında Ulusal Miras Alanı olarak tescil edilmiştir. Belirtilmesi gereken ilginç bir nokta da Markar Saat Kulesi'nin İran'ın tam merkezinde yer almasıdır. Saat kulesi 1942'de yapılmıştır. Binanın maliyeti Hintli bir Zerdüşt olan Pashutanji Marker tarafından ödenmiştir bu nedenle kendisine ithafen Markar saat kulesi olarak adlandırılmıştır. Kendisi, bir okul ve yetimhanenin yanı sıra bir saat de içeren Markar Kompleksi'ni inşa etmek için kendi parasını harcayan cömert ve zengin bir adamdı. Kule yaklaşık 4 m. yüksekliğinde, kare şeklinde, üzerinde bir piramit vardır ve bir dikilitaş gibi görünür. Hareket sistemi Londra'da J. Smith & Sons Co. tarafından yapılmıştır. Kulenin dört tarafında yerel bir şair olan Naser'in iki satır halinde yer alan ve saat yönünde okunması gereken şiirleri bulunmaktadır. Üst satırdaki şiir Firdevsi hakkındadır, ancak alt satır hayırsever hakkındadır. Son hemze Ebced rakam sisteminde kulenin inşasının bitiş zamanını/yılını ifade eder 1320 ayrıca Markar'ın dini özdeyişlerinden birini kullanarak dini (Zerdüşt): "İyi İşler"
[14] Amir Chakhmaq Kompleksi: Majmūʿa Meydân Amir Čaqmaq; İran'ın Yezd kentinde simetrik oyuklarıyla dikkat çeken önemli bir yapıdır ve aynı adı taşıyan bir meydanda bulunan bir camidir. Aynı zamanda bir kervansaray, bir tekke, bir hamam, bir soğuk su kuyusu ve bir şekerleme dükkanı da içerir. Geceleri, güneş battıktan sonra alacakaranlık saatlerinden sonra kemerli oyuklarda turuncu ışıkla aydınlatılan bina bir gösteri haline gelir. Kompleks, Timurlu hanedanlığı döneminde (MS 15.-16. yüzyıl) Yezd valisi olan Emir Celaleddin Çakmak'ın adını taşıyan aynı adlı meydanda yer almaktadır. Kompleks, Yezd Su Müzesi'nin karşısında yer almaktadır. Dahuk Camii olarak da bilinen Amir Chakhmaq Camii İran'ın Yezd kentinde Timurlular döneminden kalma külliyede yer alan tarihi bir camidir. Yezd valisi ve Şahruh Mirza'nın generali olan Celal ed-Din Amir Chakhmaq Shami'nin emriyle inşa edilmiştir. Cami 1438 yılında tamamlanmıştır. Estetik, boyut ve önem açısından Yezd'in en seçkin yapılarından biridir. Doğu girişinde Muhammed el-Hakim'in Sülüs yazısıyla mozaikten yapılmış yazıtlar bulunmaktadır. Feth Ali Şah döneminde Hüseyin Attar caminin şadırvanına bir bölüm eklemiş ve caminin bazı bölümlerini restore etmiştir. Mimari ve donanımlar: Caminin kubbesi : Önde gelen yapı, simetrik gömme kemerli oyuklardan oluşan üç katlı ayrıntılı bir cepheye sahiptir. İran'daki en büyük Hüseyiniye’lerinden biridir. Merkezde çok uzun iki minare vardır. Binanın ön tarafındaki hamam yaklaşık 600 yıllıktır. Kompleks, Hüseyin ibn Ali'nin ölümünü anmak için kullanılan üç katlı tekkeyi içermektedir. Tekkenin köşesinde, bir nakhl bulunmaktadır. (Nahl Gardani: Muhammed Peygamber'in torunu ve üçüncü Şii İmamı Hüseyin bin Ali'nin ölümünü anmak için Aşure gününde gerçekleştirilen bir Şii dini ritüelidir. Nakhl, İmam'ın tabutunun sembolik bir temsili olarak kullanılan ahşap bir yapıdır ve Nakhl Gardani, İmam'ın cenazesine benzeyen Nakhl'ı bir yerden başka bir yere taşıma eylemidir.)
[15] Şehzade Fazel Kompleksi : Şazdeh Fazel'in türbesi, Hüseyniyesi ve sekizinci yüzyıla ve Timurlu dönemine kadar uzanan Şazdeh Fazel çarşısından oluşmaktadır. Türbenin ön cephesi kavisli, kemerli ve iki minareli olup bazı kaligrafik, baklava ve İslami desenli yedi renkli çinilerle süslenmiştir. Kubbenin dış katmanı, yedi renkli çiniler ve İslami desenlerle süslenmiş kavisli bir eğime sahiptir. Caminin gövdesi de 10 m. çapında ve yaklaşık 15 m. yüksekliğinde bir şapka şeklindedir. Hüseyniye'nin adı Muhammed'in torunu ve en önemli Şii imamlarından biri olan Hüseyin bin Ali'nin adından gelmektedir. Hüseyniyeler, Şiilerin özellikle Aşure matemiyle ilgili törenler için kullandıkları büyük salonlardır. Şii Müslümanlar Hüseyin'in Mohurram ayının Aşure gününde Irak'ın Kerbela çölünde Yezid tarafından öldürüldüğüne inanmaktadır.
[16] Al-Saat Meydanı veya Saat Meydanı, Yezd, İran'ın ve dünyanın en eski saat kulelerinden biri olarak kabul edilir ve tarihi kaynaklara göre İran'daki ilk şehir saatidir. Bu saat kulesinin inşası Kaçar dönemine kadar uzanır ve kemerler, tuğla süslemeler ve ayet satırları ile oyulmuş fayanslar vb. ona özel bir etki vermiştir. Bu meydan, Yezd Ulu Camii'ne giden caddenin tam karşısındadır. Gün batımında özel bir etkisi vardır.
[17] Yezd Ulu Cami veya Cuma Cami: Jameh Mosque, İran’ın Yezd şehrinde yer alan görkemli bir camidir. Tasarımında Pers mimarisinin etkili olduğu Jameh Mosque, Sasani Ateş Tapınağı’nın bulunduğu alana inşa edilmiştir. Caminin farklı ara sokaklara açılan yedi kapısı bulunmaktadır. İki tane minareye sahip olan caminin, minare iç tasarımları ve merdivenleri farklı olarak inşa edilmiştir. 14. yüzyılda inşa edilen Yezd Jameh Camii, 19. yüzyılda ilk defa restore edilmiştir. Jameh Mosque, alışılmışın dışında tasarımı ve İran’ın en uzun minaresine sahip olmasıyla turistlerin uğrak noktası haline gelmiştir. Şehrin dışından bile görülebilen minareler, çöl kenti olarak bilinen Yezd’de kaybolan kervanlar için rehber niteliğindedir. Jameh Mosque of Yazd’ın minareleri birbirinden farklıdır. Sebebi ise pek bilinmemektedir. Minareler hakkında farklı rivayetler bulunmaktadır. Bir rivayete göre cami yapılırken mimar çırağına, birbirlerine bakmadan minareyi tasarlamayı teklif etmiştir. Sonucunda iki mükemmel minare inşa edilse de çırağın yaptığı minarede çift yönlü, ustanın yaptığında ise tek yönlü merdiven yer almıştır. Bunu gören usta mimar, üzüntüsünden kahrolmuş ve yaptığı minareden intihar etmiştir. 24 metre yüksekliğinde bir portal olan Jameh Mosque ana kapısında, 1364’ten kalan çini işlemeleri ve kutsal kitaptan alıntılar bulunmaktadır. İran’ın simgelerinden biri olan Jameh Mosque, 200 İran riyali banknotunda tasvir edilmektedir.
[18) Binanın kısa bir tarihçesi: Tarihi kanıtlara göre bina, MS 5. yüzyılda Kakuyeh hanedanının hükümdarlarından biri olan Emir Alaoddowle Garshasb tarafından Yezd'de inşa edilmiştir. Hicri 536 yılında Faramarz ebn-i Amirali ben Faramarz'ın kızları, Atik Cuma Camii'nin kıblesinin arkasında bir şabestan (kutsal alan) ve özel bir türbe inşa etmişlerdir (şu anda onlara atfedilen iki sure-i kabir, yeni inşa edilen doğu tarafının karşısındaki avluda yer almaktadır). Günümüzde, Atik Cuma Camii'nden geriye sadece 34 x 34 x 8 cm ölçülerinde kerpiç tuğlalı iki kemer kalmıştır: biri daha önce bahsedilen çifte mezar alanlarının önünde, diğeri ise yeni inşa edilen şabestanın arkasındadır. Bugünkü Cuma Camii ya da Yeni Mescid-i Cem hicri 724 ya da 728 yıllarında Yezd'in hayırsever asilzadelerinden Seyyid Roknoddin Mohammad Qazi tarafından kurulmuştur. Ancak yeni caminin inşasına rağmen, caminin eski binaları da hala kullanılmaktaydı. Daha sonra ve çeşitli dönemlerde bina, çoğunlukla Teymuri yönetimi ve ardından Kaçar hükümdarlığı döneminde ve modern çağda birçok parçanın yıkılmasına ve ilhak edilmesine yol açan birçok değişikliğe uğradı; bunların en önemlileri: H. 819'da Şah Nezam-e Kermani camide yeni onarım ve inşaatlara başladı. Caminin çini işlerini tamamlamış ve bir cemaathane inşa etmiştir. Ayrıca, binanın doğu tarafında halen mevcut olan portaline Şahlık unvanlarını taşıyan bir yazıt kazıtmıştır. Hicri 836 yılında, Şahruh-i Teymuri döneminde Yezd'in hükümdarı olan Emir Celaleddin-i Çagmaq-i Şami'nin eşi Bibi Fatemeh Hatun'un emriyle caminin avlusu (sahn) mermer taşlarla döşenmiş, ayrıca eyvanını çevreleyen çinilerden yapılmış iki sütun inşa edilmiştir. Hicri 862 yılında, Karakoyunlu hanedanının bir temsilcisi olan Emir Nezameddin Hacı Kanber-i Cihanşahi tarafından caminin eski kompleksinde büyük inşaat faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Şah Tahmasb-ı Safevi döneminde Yezd'in hükümdarı, caminin yüksek portalına iki minare ekleyen Mehtarjamal olarak da bilinen Aqa Jamaloddin Mohammad idi. Kaçarlar döneminde, Yezd'in hükümdarı Prens Muhammed Vali Mirza tarafından Yezd'in büyük Cuma camisinde geniş çaplı yıkım ve yenileme çalışmaları gerçekleştirilerek külliye elden geçirilmiştir. Binanın özellikleri ve mimarisi: Tek eyvanlı binada girişler ve giriş kapısı (keryas veya hashti), eyvan ve kubbe - ev (gonbad - khaneh), yaz şabestanları, kış şabestanı (garm-khaneh), sahn ve payab gibi çeşitli alanlar ve unsurlar bulunmaktadır. Caminin binanın farklı taraflarına yerleştirilmiş altı girişi vardır. Ana giriş doğu tarafında yer alır ve ince süslemeler ve moarraq tuğla yazıtlarla kaplı yüksek bir portala sahiptir. Üzerine zeminden uçlarına kadar yaklaşık 48 metre yüksekliğinde iki minare monte edilmiştir. Girişin çift kanatlı devasa ahşap kapısı ince oymalarla işlenmiştir ve her bir kanadı 1,5 metre genişliğinde ve 3,5 metre uzunluğundadır. Bahsedilen kapıdan sonra yer alan doğudaki hol veya kerya, hiç şüphesiz, içinde resmi hüküm ve yönetmeliklerin, vakfiyelerin ve cami onarım raporlarının yer aldığı farklı dönemlere ait taş ve kiremit tabletlerin deposu olarak hizmet vermektedir. Tavan dairesinin içinde, Nesih yazısıyla yazılmış Hicri 777 tarihli mavi alçı bir kitabe görülebilir. Metin, Motekallem-e Neyshaburi tarafından bestelenen ve Peygamber Muhammed'i öven bir kasidedir. Caminin büyük avlusu 53 x 20 metre ölçülerinde dikdörtgen şeklindedir ve yılın uygun mevsimlerinde namaz kılmak için kullanılan merkezi büyük dikdörtgen bir terasa (mahtabi) sahiptir. Caminin büyük düz kubbesi çift kabukludur ve mukarnas işi ve muakla süslemelerle kaplı filpoşlar üzerine yerleştirilmiştir. Gonbad-haneh ve eyvan boşluğunun her iki yanına yazlık şebestan işlevi gören iki tenabis yerleştirilmiştir. Caminin içinden Zerch ve Mahmud-abad sularının geçtiği iki payabı vardır. Bu payabların girişi caminin kuzey ve doğu taraflarındadır.
[19] Selçuklular döneminde inşa edilen On İki İmam Türbesi, Yezd'in en eski yapısı, İran'ın ise ikinci en eski kubbesi sayılıyor. Yezd'in On İki İmamı Türbesi'nin önemi, Selçuklu sanatının başyapıtlarından sayılan tuğla kubbe mimarisi ve inşaatıdır. Bu mezar, Ebu Cafer Kakuye'nin generallerinden biri tarafından H. 429'da yaptırılmıştır. Kubbenin altında mihrabın arkasından yol olan bir mahzen vardı ve artık bu yol kapalı. Ana sunağı daha sonra üzerinde on iki imamın adının yazılı olduğu Şeyh Fahadan'ın mezar taşıyla kaplandı. O dönemde bazı kişiler inançlarına göre bu binalara 12 İmam adını vermişlerdi. Kubbesinin planı ateş tapınağı ile aynı yani üç tarafı açık, kıble tarafı kapalı bir dörtgen gibidir. Bu binanın kubbesinin bir kabuğu var, belki de Nari olan bir üst kabuğu da vardı. Yapının dikkat çeken süslemeleri arasında sunağın üst kısmındaki alçı işçiliği ve sıva üzerine boyalı renkli yazıt sayılabilir.
[20] Ziaeie Okulu ya da İskender'in Hapishanesi: Şerefeddin Ali Yezdi'nin oğlu Molana Ziaeddin Hüseyin-i Razi, İskender'in hapishanesi olarak bilinen Ziai-ye okulunu H. 631'de inşa etmeye başladı ve oğulları bunu H. 705'te tamamladı. Okuldaki kubbe odası, etkileyici revaklarla çevrili bir ibadet nişine sahiptir; kerpiç kubbe, zarif sıva işçiliği ve muhteşem sulu boyasıyla Moğol dönemi mimari tarzının bir örneği olarak muhteşemdir. Yaklaşık 700 yıl önce bu sınıflarda oturan öğretmenler ve öğrenciler vardı. İskender'in Yezd'deki gurbetçilerinin burada tutulduğuna dair yaygın bir inanış vardır. Yezd o zamanlar uzak bir şehir olduğu ve büyük şehirlere kıyasla oldukça ıssız olduğu için bu mantıklıdır. Öte yandan, bazıları İskender İran'a saldırdığında okulun hapishaneye dönüştürüldüğünü düşünüyor. Dönemin devlet adamlarının tutulduğu bir yer olduğunu söylüyorlar. Ancak geçerli ve güvenilir kaynaklara göre, Ziyaiye Okulu yıkıldığında okulun bir bölümünde dev bir delik açılmış. Bu deliğin bir zindan olduğu düşünülmüş ve okulun bir hapishane olduğuna dair düşünceler bu şekilde canlanmıştır. Yenileme öncesi çalışmalar sırasında, deliğin yeraltı su borusu şebekesi inşaatı nedeniyle ortaya çıktığı anlaşıldı. Sonuç olarak, bu delik sadece hapishane hakkındaki tüm düşünceleri reddetmekle kalmıyor, aynı zamanda eski zamanlarda bile İran zekâsının bir kanıtı olabiliyor. Çünkü İranlıların çöl benzeri bir şehir olan Yezd'de su dağıtımı için bir yol bulmaya çalıştıklarını gösteriyor. Eğer Azeri ya da Azerbaycan mimarisine ilgi duyuyorsanız, Ziaeye Okulu ya da İskender Okulu'nu kesinlikle beğeneceksiniz. Bu mimari tarzı Moghol veya İran-Moghol tarzı olarak da bilinir. Güneşte kurutulmuş tuğla, kullanılan malzemelerin tek bileşeniydi. Ancak daha sonra kubbe Ostad Akhoond Khorrami tarafından yeniden inşa edildiğinde, fırınlanmış tuğlalar da kullanıldı. Avlunun ortasında, 5 metre derinliğinde bir su kuyusu göreceksiniz. Avlunun köşelerinden birinde rüzgâr odası olarak adlandırılan bir oda bulunmaktadır. Odaya girebilir ve serin rüzgârın tadını çıkarabilirsiniz. Eskiden iki uzun minare ve ağaçlarla dolu bir avlunun yanı sıra karşısında şimdi tamamen yıkılmış olan bir kütüphane ve hamam vardı.
コメント