Seyahatin 5.Günü 23.01.2023 Pazartesi PERU-LİMA-CUSCO
Bugün çok erken saat 05.00 gibi otelden çıkıp Lima - Jorge Chavez Havalimanı’na gidip oradan Cusco için Alejandro Velasco Astete [1] Havalimanı'na uçtuk.
Uçakta iken gökyüzünden And dağları çok güzel gözüküyordu. Cusco, Orta Peru'nun And Dağları platosunda bir şehir olup, aynı isimli eyaletin başkenti. 3.416 m yükseklikte bir konumdaki Cusco'nun 250.000 nüfusu var. İnka harabe şehri Machu Picchu'ya giderken bir çıkış noktası olması, Cusco'yu dünyaca meşhur hale getirmiş. Deniz seviyesinden bir anda 3.500 m.’ye çıkınca doğal olarak etkileniyorsun. Nefes almada zorluk ve hareketlerin de yavaşlama oluyor. Rehber bizi daha önce uyardığı için yanıma Diazomid isimli ilaçtan almıştım. Gruptan bazı kişiler hiç ilaç almadı, bazıları ise sadece Aspirin ve C vitamini aldı ya da koka çayı içti. Kimsede çok büyük bir sıkıntı çıkmadı. Yerliler bu sorunu aşmak için koka yaprağı çiğniyorlarmış.
Saat 07:30 gibi Cusco havalimanında bizi karşılamak için bekleyen ancak protestolar nedeniyle kapalı olan havalimanına giremeyen küçük minibüslere kadar valizlerle yürüdük. Şehrin dış mahalleleri yeni sıvasız apartmanla kaplı olduğu için görüntü kötü. Büyük otobüslerden biraz daha kısa Hundai marka otobüsler yolcu taşımacılığında kullanılıyor. Yolların kazılı ve sürücülerin birbirine saygısız olması bana bir yerleri hatırlatıyor. Pachacutec Kavşağını ve İnka Pachacutec [2] Anıtını gördük. Sonra asıl eski şehre girdik. Her yer İnkalardan kalan taşların üzerine inşa edilmiş Kolonyal dönem mimarisi evlerle dolu. Sağında Iglesia de San Pedro- St. Peter's Church kilisesi, solunda tren istasyonu, karşısında San Pedro Merkez Pazarı olan Hotel Monasterio San Pedro’ya vardık. Otantik sade ve temiz bir yer. Resepsiyonda koko çayı ikramı var denedim ama sevmedim. Otelin odaları resepsiyondan epey uzakta. Bahçesinde Manastıra yakın olduğu için dini heykeller var. Odanın tavanlarında tahta kirişler var. Bahçe duvarlarının birinde şu tabela vardı:
21 Mayıs 1950 depreminde yıkılan ve Anayasal Cumhurbaşkanlığı döneminde cunta tarafından inşa edilen Çocuk Sığınma Evi
5R. Tümen Generali Don. Manuel A. Doria - Cuzco, 13 Şubat 1954
Otelden bütün grup çıkıp yayan olarak şehri dolaşmaya başladık. Merkezi Pazar yerinin önündeki meydandan sonra Iglesia y Convento de Santa Clara - Santa Clara Kilisesi ve Manastırı geliyor. Yola bakan kısmında otobüs durakları yanında da İspanyolların ve Güney Amerika’lıların vazgeçilmez hamur tatlısı churros satılıyor. Daha sonra Arco de Santa Clara - Santa Clara Kemeri’nin altından geçip Plaza San Francisco -San Francisco Meydanı’na çıkıyoruz. Burada Colegio Nacional de Ciencias -Ulusal Bilimler Koleji ve Iglesia, Museo y Convento de San Francisco -San Francisco Kilisesi, Müzesi ve Manastırı var. Meydanın köşesinde Universidad Nacional Diego Quispe Tito [3] –Güzel Sanatlar Üniversitesi bulunuyor. Burası eskiden San Lorenzo del Valle Umbroso Markizleri Evi imiş. İnşaatı 16. yüzyılda şehrin kuruluşundan kısa bir süre sonra başlamış ve şu anda şehrin başlıca turistik ve mimari simge yapılarından biri. Tekrar yol ağzına geldiğinizden karşıya geçmeden sola bakarsanız yolun sonunda Convento de Santa Teresa - Santa Teresa Manastırı görünüyor. San José ve Santa Teresa'nın Discalced Carmelites Manastırı 17.yy sonlarından kalma şehrin en eski kiliselerinden biri. Discalced Carmelites-Ayrılmış Karmelitler Tarikatı'na ait, şu anda kapalı bir manastır ve bir kiliseye sahipmiş. Yolun karşısına geçince Plazoleta Espinar-Espinar Meydanına geldik. Meydan ismini Ladislao Espinar Carrera’dan [4] alıyor. Ortasında bir büst var ancak üzerinde iki tabela var, üsttekinde Juan B. Zubiaga yazıyor. Alttakinde ise Cusco’nun sevgili evladı L.Espinar - 16 Mayıs 1916. Her ikisi de Cusco’da doğmuş ve Pasifik Savaşı esnasında Tarapacá savaşında hayatını kaybetmiş subaylar bunlar. Biri Juan Bautista Zubiaga [5] diğeri Ladislao Espinar Carrera [4] . Meydanın karşısında Basílica Menor de La Merced olarak da adlandırılan La Merced Katolik Kilisesi var.
Yine yola devam ettiğiniz de Plaza de Armas de Cusco- Ana meydana geliniyor. Meydanın tam karşısında Cusco Ana Katedrali, sağında Iglesia de la Companía de Jesús - İsa Cemiyeti Kilisesi, ortasında bir çeşme üstünde İnka kralı Pachacutec Inka Yupanqui [2] var. Ana Katedralin solunda Sagrada Familia – “Kutsal Aile Kilisesi" olarak da adlandırılan "İsa, Meryem ve Yusuf Kilisesi" sağında ise Iglesia del Triunfo-Zafer Kilisesi var. Dikkatimi çeken çevrede bizden başka turistin olmaması. Sanırım Machu Picchu kapalı olunca ve gösteriler dünya basınında çıkınca bizden daha delikanlı turist kalmamış. Kadın polisler ellerinde göstericileri gösteri haklarını çevreye zarar vermeden kullanmaları konusunda uyaran pankartlar ile Katedralin önünde duruyorladı. Turist az olunca çevremizde bir sürü satıcı ile beraber yürümeye devam ettik.
Yöresel kıyafetleri ile yanlarında Lama, Alpaka hatta kuzu taşıyan şişman kadınlar para karşılığı fotoğraf çektiriyorlar. Çok otantik bir yer. Masaj yapmak için tanıtım yapan kadınlarda var. Ünlü inka tarihi yolu Hatun Rumiyoc caddesinde ilerleyip Palacio Arzobispal del Cusco [6] Cusco Başpiskoposluk Sarayı önünden geçip Sarayın İnkalar tarafından yapılan dış taş duvarlarını gördük. Hiçbir demir aletin olmadığı bir dönemde sadece çekiç taşı ile bu taşları yontmuş olmaları inanılmaz. Taşlar iç bükey dizilmiş ve aralarına jilet bile girmiyor. Burada ayrıca birçok kaynakta geçen 12 kenarlı taşı da görme şansımız oldu. Binaların altı 14.yy’dan kalma İnka taş işçiliği üstü ise normal bina.
Ara sokaklardan yürüyerek Iglesia y Convento de Santo Domingo de Guzmán [7] - Santo Domingo de Guzmán Kilisesi ve Manastırı’na ve İnkaların meşhur tapınağı Coricancha’ya [8] geldik. Burası Dominik Tarikatına ait bir manastır. İspanyol sömürgeciler onu, İnka imparatorluğunun başkentinin en önemli İnka tapınağı olan Coricancha’nın üstüne inşa etmişler. Francisco'nun erkek kardeşi Juan Pizarro, İnka tapınağının bulunduğu bu araziyi cemaate vermiş. Cemaat aynı yıl kurulmuş ve ilk Dominik manastırı olmuş. İspanyollar, manastırı inşa edecek malzemeler için Coricancha tapınağının parçalanmasını emretmiş. İlk manastır binasının inşaatı 1610 yılında tamamlanmış. Bugün manastırın içinde bir müze işletilmekte ve dört alana ayrılıyor: 1- Coricancha tapınağından kalanlar 2-Cusco Okulu koleksiyonu: iki odada 16. 17. ve 18. yüzyıllara ait resim ve dini heykellerin sergilendiği kraliyet sanat galerisi 3-Çağdaş sanat koleksiyonu: müze tarafından satın alınan modern sanat eserleri 4-"Manastır Yarışmalarının Koleksiyon Kazananları": Santo Domingo - Qorikancha Manastırı tarafından şehirde sanatı tanıtmak için düzenlenen "Predicarte Moderna" ve "Noel Sanat Yarışması" yarışmalarında büyük beğeni toplayan modern sanat eserleri. Ahşap oyma çok güzel bir kapıdan içeri girdik. Bekleme salonunun tavanı çok güzel boyanmıştı.
İçeri girdikten sonra güzel revaklı bir avluya geçiyorsunuz. Avlunu sol tarafında Coricancha tapınağından [8] kalan duvarlar görünüyor. Sağ taraftaki duvarlarda da büyük boyutlu beş adet İspanyol ressamlardan kalma tablolar var. İlerlediğinizde Tapınağın eski halinin bir maketi var. Duvarların üzerine sadece saman karışımı bir çatı yapıyorlarmış. Birde sökülmüş taşlardan dıştan dümdüz görünen ancak iç kısmında birbirlerine nasıl bağlandıklarını gözlemlediğiniz karışık bir sistemin varlığı sizi şaşırtıyor. Zıvanalar açarak taşı taşın içine sokarak birbirine kenetlemişler.
Avlunun diğer köşesi Güneş tapınağının olduğu bölüm. Burada duvarlarda Cusco’nun Seqe Sistemi [9] ve İnka Astronomisinde Samanyolu [10] yazılar ve görsellerle anlatılıyor. Çok enteresan bir konu. Oradan halen duran eskiden ayin ve gökyüzü gözlemleri yapılan güneş tapınağının olduğu bölüme geçtik. Buradaki taşlar depremlerde hiç yıkılmadığı halde hemen yanındaki sonradan yapılan manastırın duvarları birkaç kez yıkılmış. İçeride bir duvarda Felipe Guaman Poma de Ayala [11]’nın takvimi [12] hakkında bir yazı ve duvarda muhtelif kopya illüstrasyonlar vardı.
Başka bir odada çok süslü muhtemelen altın iplikle işlenmiş papaz kıyafetleri ve yerel bir kadın kıyafeti bulunuyordu. Sonra grup geri döndü ama ben burayı çok beğendiğim için kalıp gezmediğimiz bölümleri de gezdim.
Önce 16. 17. ve 18. yüzyıllara ait resim ve dini heykellerin sergilendiği kraliyet sanat galerisi gezdim. Burada İnkalarla İspanyolların ilk karşılaşması tablosunu gördüm. Amerika’da ki yerli halkların, İspanyolları bekledikleri tanrı sandıklarını Eduardo Galeano - Latin Amerikanın Kesik Damarları kitabında okumuştum. [13] Ayrıca Asya’daki göçebe halkların bugün Bering Boğazı olarak bilinen bölgeden Amerika kıtasına geldikleri ve Amerika kıtasına yerleşimin 40 bin ile 13 bin yılları arasında olduğu tahmin edilmekte.
Sonra manastırın üst katına çıktım burada koro bölümü var. Yukarıdan kilisenin iç kısmı gözüküyor. Tam ortada Santo Domingo de Guzmán'ın heykelinin bulunduğu azizlerin ve bakirelerin 23 adet resmi ile süslenmiş gümüş kaplama ana sunak duruyor.
Oradan sonra ayrıca 5 Sol ödeyip kilisenin kulesine çıktım. Çok dar bir merdiven ile çıkılıyor birde 3.500 metrede olunca insan nefes nefese kalıyor. Kuleden bütün Cusco çok güzel görünüyor. Ortada büyük çan kenarlarda dört tane küçük çan var. Kuleden baktığınız yönde nelerin olduğu tabelalara yazılmış.
Kuzeye baktığınızda görecekleriniz:
The Temple of the Society of Jesus - İsa Cemiyeti Tapınağı
The Main Square Of the City - Şehrin Ana Meydanı
Temple of San Cristobal - San Cristobal Tapınağı
Qollgampata Neighborhood - Qollgampata Mahallesi
Saqsaywaman- Saqsaywaman İnka Kalesi Kalıntıları
Platforms of Cruz Moqo - Cruz Moqo'nun Platformları
White Christ - Beyaz İsa Heykeli
Temple of San Blas - San Blas Tapınağı
Batıya baktığınızda görecekleriniz:
Bethlehem Temple- Beytüllahim Tapınağı
Temple of Santiago- Santiago Tapınağı
Almudena General Cemetery- Almudena Genel Mezarlığı
Temple of Our Lady of Almudena- Almudena Meryem Ana Tapınağı
Pokin Hill (Poquen)- Pokin Tepesi (Poquen)
Killke Hill- Killke Tepesi
Temple of San Pedro- San Pedro Tapınağı
Convent of San Francisco de Asís- San Francisco de Asís Manastırı
Temple of Santa Ana- Santa Ana Tapınağı
Qarmenga neighborhood- Qarmenga mahallesi
Piqchu Hill- Piqchu Tepesi
Doğuya baktığınızda görecekleriniz:
Pumaorgo
Antuiturco
Apu Wanakawri
Lord of Tetecaca
Muyu Orgo
Mantokalla
Pillku Orgo
Pachatusan
Mama Anawarque Tepesi
Burada yazanların her biri ayrı araştırma konusu. Onu da meraklılarına bırakıyorum.
Manastırın modern resim sanatının olduğu bölümü de gezdim. Genç yerli kadınların portrelerinden bir sergi vardı. Sergi defterine 12.000 Km öteden serginizi gelip görmek kısmet oldu diye yazdım.
Sonra dışarı çıkıp karşıdaki Palacio del Inka, a Luxury Collection Hotel ‘e gidip izin isteyip içeri baktım. Ortada büyük bir masa üstünde bir sürü süs eşyası, kenarlarda eski sehpalar onların üstünde orijinal tablolar. Bambaşka bir dünya idi.
Yürüyüp manastırın önünden geçip dıştan fotoğraflarını çekerek karşısında görünen Kusicancha Inca sarayı [14] - Pachacutec'in doğum yerine gittim. Burası halen kazılıyor o nedenle girerken deftere adını ve pasaport numaranı yazıyorlar. İşin komik yanı yerden aydınlatma için yola lamba döşemişler. Aklıma bizdeki restorasyon çalışmaları geldi. Kazılarda yeraltından geçen su sistemleri ve kuyular ortaya çıkarılmış.
Buradan dışarı çıkıp sağa döndüm yol ağzına yürüyüp baktığımda yolları karıştırdığımı anladım. Evlerin birinin duvarında Almanya ve Avusturya Konsolosluk tabelası diğerinde ise Señor de los Milagros- Mucizelerin Efendisi yazısını okudum. Sonradan anladım ki burası dini bir okulmuş. Bizde nasıl İmam Hatip var, benzeri.
Yolun devamında Novotel Cusco vardı dışından baktım sonrada JW Marriott El Convento’yu gördüm ona izin isteyip içeri girdim. İç giriş kapısı orijinal bir tapınak girişi idi ve resepsiyonun duvarları sanki altın kaplı idi. Araştırınca otelin 16. yüzyıldan kalma restore edilmiş bir manastır olduğunu ve resepsiyonun İnkaların Güneş Tanrısı İnti'yi temsil ettiğini öğrendim. Avusturya’da Swarovski firması tarafından 3,20 m çapında ve 45 cm derinliğinde 76.500 kristalden bir güneş şeklinde yapılmış ve etkileyici bir ışık kaynağı ile aydınlatılmış eşsiz bir görüntüsü vardı.
Epey bir dolandıktan sonra yoruldum ve yemek yemeye karar verdim. Hanan Pacha isimli yerel restorana girdim. İnka mitolojisine göre Hanan Pacha, üst dünya olarak tanımlanıyormuş. İnka panteonunda tüm tanrıların bulunduğu göksel dünya imiş. Ben önce güzel sebzeli bir çorba içtim. Arkadan buraya gelmişken yemeden gitmeyeyim diye Alpaka eti söyledim. Güzel soslu bir makarna ve sebzelerin yanında Alpaka bifteğimi yedim. Kuzudan ayırt edilmesi zor. Bizim için kuzu neyse Peru’lular içinde Alpaka aynı şey. 55 Sol ödedim. Tekrar dışarı çıkıp yönümü tespit etmeye çalışırken gruptan Gonca isimli arkadaşa rastladım. Allahtan o geldiği yöne dikkat etmiş beraber geri döndük. Normalde ben kaybolmam ancak gelirken grupla geldiğim için çok dikkat etmemişim. Dönüşte hediyelik eşya satılan bir hana girdik. Çok güzel şeyler var ancak hem kışlık hem yazlık eşya getirdiğimden valizim doluydu ayrıca Sol bizim paraya
çevrilince çok pahalı oluyor. Bu yüzden sırf alışveriş olsun diyerek bir şey satın almak da bana saçma geliyor. Peru’nun insanların durumunu görüp parasının bizimkinden değerli olması beni çok şaşırttı.
Dönüşte Katedrali gezmek istedim ancak 40 Sol istediler. Ona kıyamadım hiç olmazsa birini göreyim diye meydanın diğer köşesindeki Iglesia de la Companía de Jesús - İsa Cemiyeti Tapınağı Kilisesine gittim neyse bu 10 Soldü bende girdim. İçeride fotoğraf çekmek yasak ama gizlice çektim. İsa Cemiyeti Kilisesi 1576 tarihinde yapımına başlanan bir Cizvit kilisesi. İspanyol Barok mimarisinin Peru'daki en güzel örneklerinden biri. Kilise pembe bazalt ve andezit’den yapılmış. Ana sunak 21 m. yüksekliğinde ve 12 m. genişliğinde, sedirden oyulmuş ve tamamen altın varaklarla yaldızlanmış. Kudüs’ deki Süleyman Mabedinin temsili sütunlarına, çok sayıda tabloya, İsa'nın Başkalaşımını temsil eden merkezi bir tuvale, Bakire Meryem'in bir heykeline ve kompleksin Barok tarzını vurgulayan değerli taşlarla yapılmış çeşitli süslemelere sahip. Aşağıda birde mezar odası var. Yanındaki Chapel of San Ignacio de Loyola ise kapısında Zanaatkâr Kadınlar Derneği yazan ve içinde el işi bir sürü ürünün sergilendiği ve satıldığı bir sergi alanı yapılmış. Gonca ile çevreyi biraz daha gezdik.
Kapısında La casa de Kebab ve Rollos de carne o pollo yani et ve tavuk döner yazan bir dükkan gördük ancak içeride kimse yoktu konuşamadık. Tepesinde İnka İmparatorluk bayrağı asılı Cusco Belediyesi Çağdaş Sanat Müzesinin olduğu Plaza Regocijo - Sevinç Meydanı’na gittik.
Ortasında fıskiyeli bir havuz ve çevresinde bol miktarda satıcı vardı. Oradan kaçıp meydanı gören Cappuccino Cusco Cafe’ye oturduk kafe latte içtik.
Meydana protestocular gelmişti pankartlarında Maras yazıyordu. Maras, Cusco'nun 40 km. kuzeyinde, İnkaların Kutsal Vadisi'nde bir kasaba imiş. Gözünde gözlük olan öğretmene benzeyen bir adam megafonla konuşma yapıyordu. Yaklaşık 100 kişi toplanmıştı, sakin bir şekilde protestolarını yaptılar.
Geri dönüş yolunda Basilica Menor de la Merced’ de akşam ayini vardı. La Merced Manastırı olarak da bilinen La Merced Bazilikası, Merhametli Kutsal Bakire Meryem Tarikatı'na ait ve hem manastır hem de La Merced Koleji'nin ek binalarına sahip. Kilise, tuğla tonozlarla örtülü üç nefli bir bazilika planına ve yan neflerinde Barok ve ana sunakta Neoklasik tarzda kubbeye ve yarım daire şeklinde bir kubbe ile örtülü Barok çan kulesine sahip. Portal tarafındaki Rönesans portalı, koro tezgahları, kolonyal resimleri ve polikrom ahşap oymaları öne çıkmakta. Mezar kısmında Yaşlı Diego de Almagro, [15] Genç Diego de Almagro [16] ve Gonzalo Pizarro'nun [17] mezarları bulunmaktaymış. Yine kaçak olarak biraz video çektik.
Sabah geçtiğimiz Iglesia y Convento de Santa Clara kilisesinin önünden geçtik kapı üstü süslenmişti. Kapanmadan San Pedro Central Market’e girelim dedik ve dükkanlar yavaş yavaş kapanırken gezdik. Giysi, hediyelik eşya, yiyecek, meyve, meyve suyu, içki, koka ürünleri, et, peynir, balık yumurtası, yosun yani çok çeşitli şeyler satılıyor. Otele geri yürüdük otelin hemen yanındaki Iglesia de San Pedro- St. Peter's Church’a girdik.
Burada da ayin vardı. San Pedro Katolik Kilisesi Latin haç planına sahip. Ön giriş cephesi Korint sütunlu Rönesans tarzındaki orta bölüm ile iki yanında Dor tarzında iki uzun çan kulesinden oluşuyor. Eskiden kilisenin yerinde Hospital de Naturales del Cusco hastahanesi ve yanında da küçük bir şapel varmış. 1650 yılındaki depremde hastane yıkılınca 1688 yılında, dönemin Cusco Piskoposu Manuel de Mollinedo'nun ailesinin himayesi altında mevcut kilisenin inşasına başlanmış. Eserin ana mimarı Juan Tomas Tuyro Túpac’mış. Kilisenin içinde en göze çarpan özellik, üç gövdeli ve merkez nişin de Virgen de la Candelaria-Candelaria Bakiresi olan ana sunak. On yan sunak daha var. Mihraplar tahtadan oyulmuş ve altın varakla kaplanmış.
Akşam yemeği tur tarafından yine otelde verildi. Çorba, balık sanırım somon ve tatlı. Ben bir bira içtim 10 sol ödedim. Sonra bir grup Cusco’nun gecesini görelim diye dışarı çıktık merkeze gittik. Sokaklar ve meydan iyi aydınlatılmıştı ve güvenliydi ancak hava çok soğudu döndük. Otelde ısınma elektrikli radyatörle yapılıyor fakat oda çok büyük ve yüksek biraz zor ısınıyor. Allahtan yorganın içinde çift battaniye vardı da uyumuşum. Döndükten sonra Gonca’nın hatırlatması ile Saffet Emre Tonguç’un yazılarında geçen gitmediğimiz ama önemli bir müze daha olduğunu öğrendim. Dünyanın en büyük Machu Picchu eserleri koleksiyonuna ev sahipliği yapan Museo Machu Picchu Casa Concha. [18]
Notlar: Bilgiler www.wikipedia.org ‘dan alınmıştır.
[1] Alejandro Velasco Astete (1897-1925) , And Dağları üzerinden uçan ilk adam olmasıyla tanınan Peru Cusco’lu bir pilottu. Öldüğünde 28 yaşındaydı. Lima'dan başlayan Velasco, And Dağları'nı geçmeyi başardı ve 1925'te Cusco'ya ulaştı. Bir sonraki uçuşu onu birçok seyircinin toplandığı Puno'ya götürdü. Onlara çarpmadan inmeyi denediğinde uçak düştü. Velasco bundan kısa süre sonra öldü.
[2] Pachacutec Inka Yupanqui (1438-1471) Cusco Krallığının dokuzuncu Sapa Inca’sıdır. Krallığı İnka (Tahuantinsuyu) imparatorluğuna dönüştürmüştür. Merkezi hükûmet ve güçlü liderli, dört yerel hükûmet şeklinde federal sistem oluşturmuş, fetih çağını başlatmıştır. Zamanında krallığını Titicaca Gölü'nden And Dağları'nın orta kesimine kadar genişletmiştir. Bu başarılı fetih girişimlerinden dolayı bazen "And'ların Napolyon'u" diye anılır. En önemlisi, İnkalar'ın altyapısını kurmuş ve yeni teknolojilerle ekonomiyi geliştirmiştir. Bununla birlikte iktidarıyla, tarihi olaylar not edilmiş mesela doğum ve ölüm gibi durumlar kayda geçirilmiştir.
[3] Diego Quispe Tito (1611–1681) Quechua halkından bir ressamdı . Cusco Resim Okulu'nun lideri olarak kabul ediliyor. Asil bir İnka ailesinin oğlu olan Quispe Tito, Cusco'da doğdu ve hayatı boyunca San Sebastián semtinde çalıştı; evi ve arması hala durmaktadır. Tito'nun imzalı en eski tablosu, 1627'den kalma, Lekesiz Hamilelik tablosudur. Çalışmaları İspanyol Maniyerizmi ve Flaman resmi tarzındadır. Tito'nun bu tarzları o sırada Cusco'da aktif olan İtalyan Cizvit Bernardo Bitti'den öğrendiğine inanılıyor.
[4] Ladislao Espinar Carrera (1842 - 1879 ) Cusco doğumlu ve Pasifik savaşında Cerro San Francisco ( Tarapacá )’da hayatını kaybeden savaşın kahramanı yarbay rütbesine sahip Perulu asker.
[5] Juan Bautista Zubiaga, (1830-1879 ) Cusco'da doğdu. Babası, Bayan Francisca Zubiaga de Gamarra'nın* erkek kardeşiydi. 15 yaşında seçkin bir asker olarak kışlaya girdi ve kısa süre sonra subayın kılıcını kuşanarak General Castilla'nın gözüne girdi. Zubiaga, unutulmaz "Zepita" taburunda General Cáceres'ten sonra ikinci komutan olarak görev yaptı ve disiplinli birliğinin başında, Tarapacá savaşında hayatını kaybetti.
*Francisca Zubiaga y Bernales (1803-1835 ) " La Mariscala " veya "Doña Pancha" olarak bilinen Başkan Agustín Gamarra'nın eşi. Cesur ve korkusuz bir kadın olarak ün yapmış. Bolivya'daki Peru istilasında (1828) kocasına eşlik etti ve ilk hükümeti sırasında (1829-1833) onu destekledi. Başkan Yardımcısı Antonio Gutiérrez de la Fuente'yi komplocu olmakla suçlayarak devirdi (1831); ve Pedro Pablo Bermudez (1834) isimli generalin darbesine katkıda bulundu. Ve nihayet, destekçilerinin yenilgisinden sonra, tüberkülozdan öldüğü Şili'ye sürgüne gönderildi.
[6] Palacio Arzobispal del Cuzco: Başpiskopos Sarayı, Peru'nun Cuzco şehrinde bulunan kolonyal bir konaktır. Şu anda Cusco Başpiskoposluğu'na aittir ve Dini Sanat Müzesi'nin bulunduğu yerdir. Cuzco şehrinin 1983 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilen merkezi bölgesinin bir parçasıdır. İnka döneminde İnka Roca'nın sarayının inşa edildiği aynı bölgede yer almaktadır. O zamandan beri Cuzco'nun ilk piskoposu Vicente de Valverde gibi çeşitli tarihi kişiliklerin evi olarak hizmet vermiştir. Tüm çevresinin İnka duvarlarından oluşması ve kuzey duvarında on iki açı taşının yer alması, Plaza de Armas'a yakınlığı ve kolonyal mimarisi nedeniyle Cuzco şehrinin başlıca turistik noktalarından biridir. Aynı şekilde, yapısında İnka öncesi, İnka, kolonyal ve cumhuriyet dönemi bölümlerinin bulunması nedeniyle, Peru sivil mimarisinin bir "sentezi" olarak kabul edilmektedir.Bugün Cusco Başpiskoposluk Sarayı olan binanın inşasına ne zaman başlandığı bilinmemekle birlikte, dört dış duvarından üçünün İnka mimarisinin başlıca örnekleri arasında yer alması nedeniyle, buranın antik Cusco'da ilk sırada yer alan bir yapı olması gerektiği anlaşılmaktadır. Hükümdar İnka Roca'nın (hükümdarlığı yaklaşık 1350-1380 yılları arasındadır) sarayını bu alana inşa ettirdiği de bilinmektedir. Cusco'nun fethinden ve İspanyolların şehri kurmasından sonra saray, Almagran fatihi Rodrígo de Orgóñez'in eşi olan kız kardeşi María Valverde ile birlikte yaşayan Cusco'nun ilk piskoposu Vicente de Valverde'nin eviydi. 20. yüzyılda, Cusco'nun ilk başpiskoposu Felipe Hermosa y Sarmiento, Cusco piskoposluğunun hiyerarşisindeki yükselişi göz önünde bulundurarak Başpiskoposluk Sarayı olarak kullanmak üzere sarayı satın aldı. 1966 yılında başpiskopos vekili Monsenyör Ricardo Durand Flórez binanın kullanım şeklini değiştirmeye ve müze olarak hizmet vermesine karar verdi. Bu amaçla, kolonyal Cusquenian resimlerinden oluşan önemli bir koleksiyona sahip olan Cusquenialı koleksiyoncu José Orihuela Yábar'a başvurdu. Bunun üzerine José Orihuela y Yábar Vakfı Sanat Müzesi kuruldu. Daha sonra müze, Başpiskoposluk, San Antonio Abad Ruhban Okulu ve Santa Ana cemaatinden resim bağışı aldı. Bu bağışlar, 19665 yılından bu yana bu binada yer alan mevcut Museo de Arte Religioso del Cusco'nun koleksiyonunun temelini oluşturdu. Bu komplekste öne çıkan mimari unsurlar üç tanedir: sarayın dış çevresini belirleyen İnka duvarları, Hatun Rumiyoq Caddesi'ne bakan Barok cephe ve Hatun Rumiyoq ve Herrajes Caddeleri üzerinde binanın tam köşesinde yer alan çift kanatlı kapı ve pervazlı pencereye sahip balkon.
[7] Santo Domingo de Guzmán (1170- 1221) daha çok Dominikanlar olarak bilinen Vaizler Tarikatı'nın kurucusu olan Kastilyalı bir rahip ve Katolik aziz
[8] Coricancha , Koricancha, Qoricancha veya Qorikancha : Asıl adı Intikancha veya Intiwasi olan tapınak Inti'ye adanmıştı. Coricancha'yı inşa etmek için İnkalar, bu amaç için kesip şekillendirdikleri benzer büyüklükteki kübik taşları ve kesme taş duvar işçiliğini kullanmıştır. Kesme taş duvar işçiliğinin kullanılması tapınağın inşasını çok zor hale getirmiştir, çünkü İnkalar hafif kusurlu veya kırılmış hiçbir taşı kullanmamıştır. Bu duvar işçiliği türünü seçerek İnkalar, yapıyı inşa etmek için gereken emeğin boyutuyla binanın önemini kasıtlı olarak göstermek istemiştir. Kesme taş duvarlı binaların inşası için gereken zorlu emek sayesinde, bu inşaat biçimi İnka'nın yerel işgücünü harekete geçirme ve yönlendirme konusundaki emperyal gücünü ifade etmektedir. Coricancha'da kullanılanlar gibi İnka mimari tekniklerinin And Güney Amerika'sı boyunca tekrarlanması, İnka'nın geniş bir coğrafi bölge üzerindeki kontrolünü göstermektedir. Pachakutiq İnka Yupanqui,[2] Cusco'yu ve Güneş Evi'ni yeniden inşa etti, daha fazla kahin ve yapıyla zenginleştirdi ve ince altın levhalar ekledi. Mama-cunalar, (Hayatlarını İnka'ya ve Güneş Tapınağı'na hizmet etmeye adayan bakire ve yaşlı kadınlardı.) rahibeler veya manastır kadınları için saygı ayinlerinde kullanmaları için altın ve gümüş vazolar sağladı. Son olarak, ölen yedi İnka'nın cesetlerini aldı ve onları maskeler, başlıklar, madalyalar, bilezikler ve altın asalarla süsleyerek altın bir sıranın üzerine yerleştirdi. Duvarlar bir zamanlar altın levhalarla kaplıydı ve bitişikteki avlu altın heykellerle doluydu. İspanyol raporları "inanılmayacak kadar muhteşem" bir zenginlikten bahsetmektedir. İspanyollar 1533 yılında İnka'dan liderleri Atahualpa'nın hayatı için altın fidye istediklerinde, altının çoğu Coricancha'dan toplanmıştı.
İspanyol sömürgeciler tapınağı yıkıp temellerini katedral için kullanarak alana Santo Domingo Manastırı'nı inşa etmişler. Binanın bazı bölümlerini de diğer kiliseler ve konutlar için kullandılar. İnşaat bir asır sürmüştür. Burası İspanyolların İnka taş işçiliğini kolonyal bir binanın yapısına dahil ettiği çok sayıda yerden biridir. Büyük depremler kiliseye ciddi hasar vermiştir, ancak birbirine sıkıca kenetlenmiş devasa taş bloklardan inşa edilen İnka taş duvarları, sofistike taş işçiliği sayesinde hala ayaktadır. Yakınlardaki bir yeraltı arkeoloji müzesinde mumyalar, tekstil ürünleri ve kutsal idoller sergilenmektedir.
[9] Cusco’nun Seqe Sistemi: İnka başkenti ve yakın çevresi, Cusco halkı tarafından saygı duyulan kayalar, mağaralar, kaynaklar vb. gibi çok sayıda tapınak ve diğer kutsal yerleri içeriyordu. Tüm bu yerlere waka adı verilirdi. Wakalar birbirlerine Qorikancha'dan yayılan ve seqes olarak bilinen hayali çizgilerle bağlıydı. Quechua dilinde seqe "çizgi" anlamına gelir. Qorikancha, sege'lerin yayıldığı merkezdi. Yaklaşık 16 önemli waka onun duvarları içinde ya da yakınında bulunuyordu. Bu wakalar arasında binalar, meydanlar, kutsal taşlar ve çeşmeler vardı. Sege sisteminin en ayrıntılı ve eksiksiz açıklaması Tarih adlı eserde yer almaktadır Cizvit Bernabe Cobo tarafından yazılan Yeni Dünya (1653). Cobo da seqes listesini Juan Polo de Ondegardo'nun şimdi kayıp olan başka bir elyazmasından kopyalamıştır. Benabe Cobo, birbirlerine 41 ya da 42 seqe ile bağlı 328 waka'yı listeler ve tanımlar. Her seqe hattı üç ila on beş waka'yı birbirine bağlamaktadır. Seqeler İnka İmparatorluğu'nun dört eyaleti arasında dağıtılmıştı. Chinchaysuyu, Antisuyu ve Qollasuyu eyaletlerinin her birinde dokuz seqe bulunurken, Kuntisuyu eyaletinde on dört veya on beş seqe yoğunlaşmıştı. Cusco'lu ressam Miguel Araoz Cartagena tarafından yapılan resim bize Cusco'nun seqelerinin bir şemasını göstermektedir. Qorikancha yayılan çizgilerin merkezidir. Dört arka plan rengi Tawantinsuyu İmparatorluğu'nun dört eyaletini işaret etmektedir: turuncu renk Chinchaysuyu'ya, sarı renk Antisuyu'ya, yeşil renk Qollasuyu'ya ve kırmızı renk Kuntisuyu'ya karşılık gelmektedir. Çizgiler 41 segmanı temsil etmektedir. Çizgiler üzerindeki noktalar ise segeler üzerinde yer alan 328 wakayı simgelemektedir. 1970'lerde antropolog Tom Zuidema, seqe sisteminin İnka takvimiyle yakından ilişkili olduğuna dair bir hipotez geliştirmiştir. Hipotez, yılın her gününün wakalardan birine karşılık geldiğini öne sürüyordu. O gün ona kült sunuluyor ve adaklar adanıyordu. Ayrıca Zuidema, wakaların astronomik gözlemler için kullanılan yerler olduğunu varsaymıştır.
[10] İnka astronomisi: Samanyolu'ndaki İnka takımyıldızları: Cusco'daki Güneş Tapınağı, Machu Picchu'daki Torreon ve Písac'taki Güneş Tapınağı'nda bulunan yarım daire şeklindeki tapınaklarda da benzerlikler bulunmaktadır. Özellikle her üçünde de Bingham'ın tanımladığı gibi en iyi taş işçiliğine sahip "parabolik bir çevre duvarı" bulunmaktadır. Bu yapılar aynı zamanda gündönümlerinin ve İnka takımyıldızlarının gözlemlenmesi de dahil olmak üzere benzer amaçlar için kullanılmıştır. İnkaların mayu ya da Göksel Nehir olarak adlandırdıkları Samanyolu'nun içinde, İnkalar yana phuyu adını verdikleri karanlık alanları ya da bulutları ayırt ederlerdi. Bunlar nehir suyundan içen hayvanların siluetleri ya da gölgeleri olarak kabul edilirdi. İnkalar tarafından adlandırılan hayvanlar arasında Scorpius'tan Alpha Centauri ve Beta Centauri'ye uzanan bir lama vardı ve bu iki yıldız lamanın gözlerini ya da llamaq ñawin'i oluşturuyordu. Altında bir bebek lama, lama-cría, ters çevrilmişti. Lamaların solunda kırmızı gözlü bir tilki, atuq, Yay ile Akrep'in kuyruğu arasında yer alır. Scorpius'un kuyruğu bir depo ya da qullqa olarak bilinir. Bir keklik, yutu, Güney Haçı'nın hemen altında ve bir kurbağa, hamp'atu, sağ alt taraftaydı. Bir yılan, machaguay, sağa doğru uzanmaktadır. Inti Raymi sırasında Sapa İnka ve curacalar, doğan Haziran gündönümü güneşini selamladıkları Haucaypata'dan Coricancha'nın iç avlusuna geçerlerdi. Sapa İnkası, "güneş odası "ndaki bir bankta atalarının mumyalarıyla birlikte otururdu. Bu ve diğer odalar kuzeydoğu-güneybatı yönündeydi, altın levhalarla kaplıydı ve zümrüt ve turkuaz ile kaplıydı. Güneş ışınlarını içbükey bir ayna ile odaklayan Sapa İnkası, lamaların yakılarak kurban edilmesi için bir ateş yakardı. Çocuklar da belirli durumlarda kurban edilirdi; ceque ve huaca haraç yolunu izleyerek Cusco'ya getirilirlerdi. Coricancha iki nehrin birleştiği noktada yer almaktadır. İnka efsanesine göre, Manco Cápac'ın Cusco'nun ve nihai İnka İmparatorluğu'nun temeli olan Coricancha'yı inşa etmeye karar verdiği yer burasıdır. Ed Krupp'a göre, "İnkalar Coricancha'yı iki nehrin birleştiği yere inşa ettiler çünkü burası karasal olarak örgütlenmeyi temsil ediyordu. Kesme taş duvarlı binalar inşa etmek için gereken zorlu emek sayesinde, bu yapı biçimi, İnka'nın yerel işgücünü harekete geçirme ve yönetme konusundaki emperyal gücünü ifade etmeye başladı. Coricancha'da kullanılanlar gibi İnka mimari tekniklerinin And Güney Amerika'da çoğaltılması, geniş bir coğrafi bölge üzerindeki İnka kontrolünün kapsamını ifade etti.
[10A] İnka Astronomisinde Samanyolu: Qorikancha'da saygı gösterilen tanrılar gök cisimlerinin ve meteorolojik olayların kişileştirilmiş halleriydi. Bu inançları anlayabilmek için, kolonyal kroniklerde kısaca bahsedilen ve günümüz Quechua topluluklarının halk astronomisi aracılığıyla bildiğimiz İnka astronomisine atıfta bulunmak gerekir. Cusco'lu ressam Miguel Araoz Cartagena'nın tablosu, gökyüzünün açık olduğu ve İnkalar tarafından saygı duyulan astronomik olayların çoğunun kolayca gözlemlenebildiği Temmuz ve Ağustos aylarında Cusco üzerinde Samanyolu'nu gösteriyor. And Dağları'nda Samanyolu "mayu" (göksel nehir) olarak adlandırılır. Batı takımyıldızlarından farklı olarak yıldız gruplarından oluşur, And kültürü Samanyolu'nun aydınlık arka planına karşı karanlık noktaları ayırt eder ve bunları sularını içmeye gelen ve gölgeleriyle ışıltısını karartan hayvan siluetleriyle özdeşleştirir. Bu lekeler "yana phuyu" (kara bulutlar) olarak adlandırılır. Resmin sağ tarafında Machaguay ya da büyük su yılanı görünür. Ortada, Yutu (keklik) ve Hamp'atu'nun (kurbağa) iki küçük figürü görülebilir. Onları Alpha ve Beta Centauri yıldızlarına karşılık gelen iki parlayan gözlü dişi lama takip eder. Altta baş aşağı pozisyonda yavrusu, yani bebek lama durmaktadır. Lamalar kırmızı gözlü tilki (Atoq) tarafından kovalanır. Bazı topluluklarda tilki yerine kollarını lamalara doğru uzatmış bir çoban figürü görülür. Bacakları tilkinin arka pençelerine denk gelir. Polo de Ondegardo'nun 1585 tarihli kroniğinde şöyle yazmaktadır: "...Catuchillay y Urcuchillay adında iki yıldıza daha taparlar... bunlar kuzu ile koyun gibi davranırlar... Ayrıca, onlara kötülük yapmasınlar diye tüm Yılanlar ve Yılanlardan sorumlu olan Machacuay adlı başka bir yıldıza da taparlar ve genel olarak onlar [İnkalar], tüm hayvanların ve kuşların gökyüzünde bir benzerinin olduğuna ve bunun sorumluluğunun da onların üremesi ve çoğalması olduğuna inanırlar". Muhtemelen Polo de Ondegardo "yıldızlardan" bahsederken, Batı astronomisine tamamen yabancı olan ve bu nedenle kroniğin yazarı tarafından tam olarak anlaşılamayan bir kavram olan "yana phuyu "ya atıfta bulunmuştur.
[11] Felipe Guaman Poma de Ayala (1535) Huamán Poma veya Wamán Poma olarak da bilinen Ayala fetihten sonra İspanyollar tarafından And Dağları yerlilerine yönelik kötü muameleyi tarihleştiren ve kınamasıyla tanınan bir Quechua asilzadesiydi. Bugün resimli tarihçesi Nueva corónica y buen gobierno- Yeni Tarihler ve İyi Yönetim" ile tanınmaktadır.
[12] Felipe Guaman Poma de Ayala Takvimi: Bu takvim, XVI-XVII. yüzyıllarda yaşamış Perulu yerli yazar Felipe Guaman Poma de Ayala'nın "Yeni Tarihler ve İyi Yönetim" adlı eserindeki orijinal metin ve çizimleri üzerinden yeniden üretilmiştir. Yaklaşık 1615 yılında tamamladığı eseri, Peru'daki İnka dönemleri ve Koloni dönemi hakkında 398 illüstrasyon içeren eşsiz bir tarihi bilgi derlemesidir. Orijinal el yazması bugün Kopenhag Kraliyet Kütüphanesi'nde korunmaktadır. Guaman Poma'nın el yazması İnka dönemine ait iki takvim içermektedir: ritüel takvimi (sayfa 237-262) ve tarım takvimi (sayfa 1140-1177). Her iki takvim de on iki Avrupa ayına göre ayarlanmıştır. Her sayfada iki çizim yer almaktadır: biri ritüel takvimden (sol taraf), diğeri tarım takviminden (sağ taraf). Her sayfanın arka yüzünde ilgili metinler yer almaktadır (önce ritüel takvimin, sonra tarım takviminin metinleri). Transkripsiyonda orijinal yazım korunmuştur. Her metne kısa bir İngilizce özet eşlik etmektedir. - Corónica'nın orijinal el yazmasından taranan yüksek kaliteli dijital versiyonunu "Guamán Poma - El primer nueva corónica y buen gobierno" yazısını işaretleyip sağ tıklayıp köprüyü aç derseniz görebilirsiniz.
[13] “Yerlilerin başlangıçta bozguna uğramasında rol oynayan belli başlı etkenlerden biri de şaşkınlık olmuştur. İmparator Montezuma'nın sarayına ulaşan ilk haber şuydu: "Denizin üzerinde ağır ağır ilerleyen kocaman bir tepe var." Çok geçmeden başka birtakım bilgiler gelmeye başladı. Bir yazar şöyle anlatıyor durumu: "Topun nasıl patladığını, nasıl gürüldediğini, gümbürtüsünün nasıl yankılanarak insanı sağır edip bayılttığını kendisine söylediklerinde dehşete kapıldı imparator. Hele bu gümbürtüyle birlikte topun ağzından kocaman bir yuvarlak taşın fırlayıp da ortalığa ateş saçtığını işitince, gözleri yuvalarından dışarı uğradı... Yabancılar onları damların hizasında taşıyan geyiklere binmiş geliyordu. Vücutları baştan ayağa sarılıydı: Sadece yüzleri görülmekte. Ve kireç gibi bembeyaz yüzleri. Saçları sapsarı. Sadece içlerinden bazıları siyah saçlı. Ve hemen hepsi uzun sakallı”* Montezuma, daha bir süre önce tam sekiz kâhinin döneceğini haber vermiş olduğu Tanrı Quetzalcöatl'ın yeryüzüne indiğini sanmıştı. Avcıları bir kuş getirmişti imparatora. Kuşun başında ayna biçiminde bir taç vardı; bu aynada da, içinde batan güneşin ışıldadığı gökyüzü yansıyordu. Gene bu aynada, savaşçı birliklerin Meksika üzerine yürüdüğünü görmüştü İmparator. Tanrı Quetzalcöatl, doğudan gelmiş ve gene doğudan gitmişti. Beyaz tenli ve sakallıydı. İnkaların erdişi tanrısı Viracocha da beyaz tenli ve sakallıydı. Ve doğu, aynı zamanda, Mayaların kahraman atalarının da beşiğiydi.**
Halklarıyla hesaplaşmaya gelen intikama susamış tanrıların sırtında parlak zırhlar vardı ve bu zırhlar, onlara atılan okları da, taşları da etkisiz kılıyordu. Silahları öldürücü ışınlar saçıyor ve havayı ciğerleri boğucu bir dumanla karartıyordu.
*Floransa Kodeks'inde, Keşiş Bernardino de Sahagün'un yerli habercilere dayanan tanıklığı. Miguel Leön-Portilla, Vision de Los Vencidos, M&dco, 1967.
** Bu şaşkınlık verici benzerlikler, yerlilerin dinleri tarafından yüceltilen tanrıların aslında Kolomb'dan çok daha önceleri oralara gelmiş Avrupalılar olduğu şeklindeki varsayımı da pekiştirmiştir. Rafael Pineda Ydfiez, La Isla y Colon, Buenos Aires, 1955.
[14] Kusicancha arkeoloji parkı İnka soylularının yaşadığı bir mahalleydi. Quechua dilinde Cancha adı verilen ve evlerin merkezi avlulara bakan ızgara düzeni üzerine inşa edilmişti. Kusicancha kelimesi Quechua dilinden gelir ve “Mutlu Muhafaza” olarak tercüme ediliyor. Coricancha tapınağının rahip evinin hizmetkarları için barınma yeri olarak da kullanılıyordu. Güneş Tapınağı veya Coricancha’nın içinde rahiplerinin geceyi geçirecekleri bir yer olmadığından, Kusicancha'nın bir kısmı bu işlevi görürdü. Kusicancha ayrıca, yukarıda belirtilen Qoricancha tapınağına gönderilen farklı ürünler için bir depolama yeri olarak da işlev görürdü.
Kusicancha'nın kısa tarihi: İnka döneminden önce bu mahalleleri işgal eden insan yerleşimleri vardı: Cotacalli, Killke ve Lucre kültürleri.
İnkalarla ilgili kroniklerde, melez tarihçisi Garcilazo de la Vega, bu mahalleden bahsediyor. Tarihçi Bernabe Cobo'nun Cusco kutsal alanlarının tanımında ve yerli tarihçi Guaman Poma de Ayala'nın çizimlerinde de yer almaktadır. Farklı kronik kaynaklar, İnka tahtına çıktığında Pachacutec adını alacak olan Cusi Yupanqui'nin doğduğu yerin burası olduğundan bahseder.
[15] Diego de Almagro (1475-1538), İspanyol serüvenci. 1514'te Amerika'ya gidip, Francisco Pizarro'nun 1524-25'te Güney Amerika'nın batı kıyısında yaptığı başarısız sefere katılan Diego de Almagro, 1526-28'de yapılan seferde ve 1533'te Peru'nun alınmasında Pizarro kardeşlerin yanında yer aldı. Yerlilerle girdiği çatışmalarda sol gözünü kaybetti. Pizarro kardeşlerin, ele geçirdikleri topraklarda büyük bir bölümü kendilerine ayırmaları üstüne, onlarla bozuşup, tek başına, yanında 500 kadar İspanyol ve çok sayıda yerliyle günümüzün Şili topraklarındaki Copiapo Vadisi'ne kadar ilerledi. Şili halkı Arukanyalılarla birçok kez kapıştı. Umduğu değerli madenleri bulamayınca 1537'de Peru'ya dönüp, patlak veren yerli ayaklanmasını bastırdı. Pizarro'ya ve Cusco'yu denetim altında tutan kardeşlerine savaş açıp, başlangıçta birkaç başarı kazandıysa da, Las Salinas'ta yenildi ve 1538'de Cusco'da başı kesilerek idam edildi. Oğlu II. Diego de Almagro Pizarrolar'la savaşmayı 1542'ye kadar sürdürdü.
[16] II. Diego de Almagro (1520-1542) II. Diego de Almagro babasının yerine geçmiş ve 1542 yılında 20 zırhlı askerle birlikte Francisco Pizarro'nun kalesini basmış, Pizarro'yu öldürterek babasının intikamını almıştır. Pizarro'nun destekçileri ile yapılan Chupas Muharebesinde öldürülmüştür.
[17] Gonzalo Pizarro y Alonso (1510-1548) İspanyol bir fetihçi ve İnka İmparatorluğu'nun fatihi Francisco Pizarro'nun küçük üvey kardeşiydi. Yüzbaşı Gonzalo Pizarro y Rodríguez de Aguilar (1446-1522) ile Trujillo'lu María Alonso'nun gayri meşru oğludur. Francisco ve Hernándo Pizarro'nun üvey kardeşi ve Juan Pizarro'nun öz kardeşiydi.
[18] Casa Concha Machu Picchu müzesinin koleksiyonları, 350 parçadan oluşan halka açık kalıcı bir sergi ve 177 kısmi insan iskeleti de dahil olmak üzere seramik parçaları ve kemikler gibi 45.000 kırık parçadan oluşmaktadır. Daimi sergi, 1912 yılında Machu Picchu'da yapılan kazıdan çıkarılan seramik objeleri, metalleri, kayaları ve İnka taş işçiliğini bir araya getiriyor. İnka malzemeleri, seramik, kumaş ve gümüş işçiliği gibi yerel eserlerin yanı sıra müze alanından çıkarılan kalıntılarla birleştirilmiştir.
Objelerin büyük çoğunluğu seramiktir ve yılın büyük bir bölümünde orada ikamet eden Machu Picchu'da yaşayan ve yemek yapan insanlar tarafından kullanılmışlardır. Seramik parçaların yanı sıra, tumis, tupus gibi diğer günlük kullanım nesnelerini, boncuklar, zarlar, battaniye tokaları gibi eserleri de görmek mümkün. İnka imparatorluğunun genişlemesinin ilerleyen aşamalarında imparatorluğa katılan And topraklarının bazı bölgelerinden gelen bu ritüel parçaların varlığı, Machu Picchu'nun işgali ve işlevi hakkında yeniden düşünmemize yol açmaktadır. Aslında, Machu Picchu'nun bir İnka İmparatoru tarafından hükümdarlığı sona erdikten sonra özel kullanım için inşa edildiği şeklindeki kullanımı fikri, Pachacutec'in yönetimi sırasında kontrol etmediği And topraklarının diğer bölgelerinden gelen nesnelerin varlığıyla çelişmektedir. Tarihi ve arkeolojik kanıtlar Machu Picchu'nun Cusco halkı tarafından inşa edildiğini desteklemektedir, Machu Picchu kazısında kuzey seramiklerinin bulunması Machu Picchu'nun Pachacutec'in düşüşünden çok sonra da bölgede ritüel veya ticari düzeyde önemli bir şehir olarak kaldığını göstermektedir. Ayrıca Casa Concha koleksiyonundaki diğer nesneler de Machu Picchu'da kalan insanlar hakkında bilinenleri genişletmektedir. 1912'deki kazıda bulunan İnka testileri (aríbalos) vardır. Aribalolar (chicha üretiminde kullanılan) kırıktır ve dışa dönük dudak ve boyun kısımları eksiktir. Bununla birlikte, boyundaki kırığın düzeltildiği ve yeniden kullanıma izin verecek şekilde parlatıldığı belirtilebilir. Ayrıca, bu çömleklerden birinde, İnkalar tarafından bilinmeyen bir malzeme olan kurşun parçaları bulunmuştur. Bu durum, Machu Picchu'nun koloni döneminde ve/veya Cumhuriyet döneminde kısmen işgal edildiği fikrini öne sürmemize olanak sağlamaktadır. Machu Picchu Casa Concha Müzesinin koleksiyonundaki eserler estetik ve sanatsal değerleriyle dikkat çekmektedir. Ancak bunun ötesinde, İnkaların ve Machu Picchu'nun tarihini daha iyi anlamamız için bir yol olarak hizmet ediyorlar. Özellikle de, zaman ve mekândan bağımsız olarak Machu Picchu'nun etkisinin daha önce düşünülenden çok daha büyük olduğunu sergilemek için.
Comentários